• İlkay Mavili YILMAZ | Eğitmen | Yazar |NLP Uzmanı | info@ilkaymaviliyilmaz.com
 Zihnin Asi Duygusu

Zihnin Asi Duygusu

 

    Merhaba! Lorene Cory diyor ki ’’ Yeteri kadar sevmemişim, ya da kendimi sevdirmemişim, hayat yanı başımda bir yelkenli gibi geçip giderken, öfkeye yenilmiş gerçek güzellikleri fark etmemiştim.’’ Bu buluşmamızda öfke perdesini açıp; hayatın güzelliklerini görüp hissetmeye ne dersiniz? Temel prensip ‘’öfke yönetiminde başarılı olacağım’’ sloganını bilinç altına yerleştirmek!

   İnsan bir arayıştır. O sadece sorgulayan değil; sorgunun kendisidir. İnsanın biyolojik oluşumunda; erkek milyonlarca hücresini dişi yumurtaya doğru serbest bırakır. Hücreler hızla koşmaya başlarlar. Yumurtanın nerede olduğu bilmezler; fakat hızla koşarlar. Arayış başlamıştır. İçlerinden biri yumurtaya ulaşacak, dünyaya doğacak. Yumurtaya ulaşamayanlar yok olacak. Yumurtaya ulaşan için arayış ölüme kadar devam eder. İnsan hakikat arayışının sorgusudur. Ve hakikati aramıyorsa o zaman; ‘’insan’’ statüsüne erişebilir mi beşer. Sokrates ‘in de dediği gibi ‘’Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez’’. Ne var ki buradaki sorgulamanın çocuksu bir meraktan ibaret olmayıp veya onunla sınırlı kalmayıp dinamik bir felsefi araştırma sürecine işaret ettiği unutulmamalıdır. Burada vurgulanan sorgulamanın hayatın bütününe yayılması, felsefi araştırmanın bir hayat tarzı haline gelmesi, çocuksu merakın anlama tutkusuna dönüşmesidir. İnsanı hayvandan ayıran özelliği sorgulamasıdır. Onlar yaşar, sorgulamazlar. Hiç bir hayvan şunu sorgulamamıştır. Hakikat nedir? Yaşam nedir? Yaşamın anlamı nedir?

    Hayatın değeri, anlamı, nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz, ben kimim, amacım nedir? Sorularının derinliğine inerken; kendimize sormamız gereken daha öncelikli bir soru daha var; ‘’Bir hayatı iyi bir hayat yapan şey nedir?’’ Ever sorgulamak insanın görkemidir. Engin gökyüzü bile insan kadar engin değildir. Çünkü gökyüzü sonlanabilir, ancak insanın sorgulamasının sonu yoktur. O ebedi mistik yolculuktur; başlangıcı ve sonu olmayan.

      ‘’Bir hayatı iyi bir hayat yapan şey nedir?’’ Sorusunun cevabını sorguladığımızda karşımıza duygularımızın yönetimi çıkıyor. İnsan beyninin görkemi hissetmesinde saklıdır. Varoluşumuzun yakıtı hissettiğimiz duygulardır. Çünkü eylemlerimizin mayası duygularımızdır. Duygular hareket halindeki enerjidir. Nasıl hissedersek öyle var oluruz! Ve var ederiz!  Hayatımızın en güzel, en renkli ve en acımasız beş duygusu; aşk, sevgi, acımak, korku ve öfkedir. Duygularımız aslında bizi biz yapan, ne olduğumuzu hissettiren, yönlendiren, yerine göre sınırlayan, uyaran, ne yapmamız gerektiğini düşündüren ve hayattan keyif almamızı sağlayan duygulardır. Bu duyguların her biri aynı değerde, bir diğerinin tamamlayıcısı, yaşama renk, heyecan ve cazibe katan duygulardır.

     Ancak duygularımızın içinde asi olan biri var. Esiri olduğumuz, rüzgar gibi savrulduğumuz, yenik düştüğümüz, filmin koptuğu, zehirlendiğimiz, yok olduğumuz, çirkin gözüktüğümüz, sinirlerimizin gerilip kendimizi kaybettiğimiz, gözlerimizi karartan önümüzü görmemizi engelleyen bir duygu: öfke! .  Öfke; engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık anlamlarına gelir. Öfke aslında sağlıklı bir duygudur, çünkü heyecan gibi, sevinç gibi, hüzün gibi, insani yanımızın önemli bir parçasıdır. Öfke bireyin var olabilmesi ve değerlerini koruyabilmesi için düğmesine basılan alarm sistemidir. Öfke yaklaşan tehdit karşısında sizi korumaya yönelik enerji birikmesidir. Dikkat!  Asıl önemlisi bu duygunun davranışa yansıyan şeklini kontrol etmek gerekir. Öfkeyi yönetememek; başkalarına kızıp kendimizi cezalandırmaktır. Öfkeyi  yönetememek küreksiz bir kayık da gitmeye benzer. Karşımıza çıkacak ilk kayaya çarpıp parçalanmaya mahkumuz demektir.

         Öfke kişinin varoluş öz mayası ile ilgilidir. Can’ın var olma ihtiyaçları vardır. Bunlar: ait olma birey olma dengesi, önemsenmek ve umursanmak ihtiyacı, kabul edilme ve yargılanmama, değerli olma ihtiyacı, yapabilme ve güvenebilme, sevebilme ve  layık olma ihtiyacı. İçerden dışarıya; önce kendi içimizde karşılamamız gerekiyor bu ihtiyaçları. Bireyin çocukluğunda ailesinin bu ihtiyaçların etkin karşılaması; bireyin tüm hayatını etkileyecek önemdedir. Varoluşu altı boyutunun her biriyle ilgili o hassas noktanıza değinildiğinde öfkeleniriz. Ve bu ihtiyaçların doyurulmasını tamamen çevreye bırakırsanız her defasında öfkelenip; öfke yönetiminde zorlanabilirsiniz. Unutulmamalıdır ki rızamız olmaksızın hiç kimse bize kendimizi kötü hissettiremez.

      Duygular seni en derin gerçeğine götüren araçlarındır. Duygularımız ruhumuzun mesajlarıdır. Hissettirdikleri bu mesajları nasıl yorumladığımızdır. İnsanı duyguları yönetir. Yaşamın en güzel tarafıdır duygularımız. Hayatımızın içimize yansıması; yaşadığımızı hissetmektir. İç dünyamızın hava raporudur. Duygularımız hem Ben’e, hem diğer insanlara, hem evrene açılan kapı ve köprüdür.    Duygularımız Ben’in mesajlarıdır. Hissettiklerimiz EGO’nun yorumlarıdır. İçimizde ne oluyorsa dışarıda o oluyor; her şey içerden dışarıya doğru gerçekleşiyor. Duygularımız ayrıca senin kendi en iyi versiyonun olma yolunda yaşam rehberimizdir. Bu rehberlikten faydalanmanın ön koşulu, duygularımızı doğru isimlendirme, dolu dolu hissetme, yorumlama konusunda dürüst olma cesaretini gösterebilmek ve devamında etkin yönetebilmektir. Duygularımızın dilini öğrendiğimizde sadece iç dünyamızın günlük hava raporunu değil, gelecek günlerinde hava raporunu bildiriyor bize. Duygularının dilini öğrenmek derin iç dünyaların kapısını açar bize. Derin iç dünyamız ise varoluşa açılan kapıdır.

          Varoluşumuzun temel ihtiyaçlarındandır sevilmek, saygı görmek, aidiyet ruhunu hissetmek, kendimizi gerçekleştirmek. Öfkenin yönetilememesi ruhsal bir intihardır. Öfke yönetiminin olmadığı bir yerde saygınlık nasıl beklenir ki? Öfke zehirdir; yönetilemediğinde zehirler tüm hücrelerini. Öfke birine atmak içi elinize aldığınız kızgın bir kor parçasıdır, siz karşı tarafa atmadan elinizi yakar. Sorun, öfkenin varlığı değil, bu enerji boşaltımının kontrol edilmemesi ve iç dünyamızda öfkeyi işleyememekten kaynaklanan ve saldırganlığa, şiddete dönüşme halidir. Öfkeye yenilmek ve öfke anında şiddetle karşılık vermek öfkenin yönetilemeyişinin en dramatik sonucudur.  Öfke kontrol edildiğinde, insanı eğiten, geliştiren, yönlendiren özelliklere sahiptir. Ancak tek bir şartla, öfkede tepki değil; doğru yaklaşım göstermek gerekiyor. Ve bu yaklaşımın içeriği; eğitim, farkındalık, sorumluluk bilinci ve kişisel gelişim oluşturmaktadır.  

Fisher; öfkenin yönetilemeyişinin beş yüzü üzerinde duruyor.

  1. Öfkenin önemseyen yüzü; Kişin önem verdiği ve haksızlığa uğradığı yada istediğini alamadığı zaman bunu dışarı vurmasıdır.
  2. Öfkenin kendini küçülten yüzü; Başkalarını incitmek yerine, kendini anlamsız, küçük göstererek başkaları tarafından incinmemek için zırh bürünmek.
  3. Öfkenin uyuşuk yüzü; kişinin içinde uyuşuk halde duran üzüntü, korku, utanma  gibi duyguların etkisiyle gerçeği aramadan, hiç neden yokken insanlara parlamak. Daha sonra kişi öfkesine mazeret olarak üzüntülü olduğunu veya başka bir şeye sinirlendiğimi dile getirir.
  4. Öfkenin gerçek dışı yüzü; Kişinin kendi kusurlarını görmeden başkalarına saldırıp, aşağılayıp, eleştirmek. Kısaca bütün kusurları başkalarına yüklemektir.
  5. Öfkenin bağımlılaştırıcı yüzü; Öfkenin bastırılması için yerli yersiz seks, alışveriş yapma, kumar oynama, aşırı iş kolik, alkol ve madde bağımlılığı, bunları alışkanlık haline getirmek.

Öfke kendini nasıl gösteriyor

•Tembellik bir insanın içindeki derin öfkenin ifadesidir.  •Umutsuzluk   •Şikayet etmek  •Acizlik •Kederlilik hali  •Aşırılı harektlilik •Aşırı kontrolcülük •Tokat atma, tekme atma, vurma •Yüksek sesle konuşma •Küfür etme, tehdit etme •Aşırı eleştirel olma •Sürekli hata arama •Tartışmacı ve saldırgan bir tutum içinde olma •Suçlama •Alay etme •Dedikodu yapma •Şüphecilik •Önyargılı Yaklaşma •Öfke Nöbetleri •Başkalarından uzak durma •Başkalarıyla işbirliğini reddetme •Sessizlik •Unutkanlık •Depresyon •Suçluluk duygusu •Çekingen davranma •Ağlama •Şiddet ve suça yönelik düşünceler •Yoğun stres •Mutsuzluk ve gerginlik •Gücenmişlik, küskünlük .

Öfkeyi yaşayanların bilmesi gereken duygular:

Öfke geçici bir duygudur,

Süresi 3-5 dakikadır

Ani karar vermekle, hata yapma şansı çok yüksektir

Kontrol edilebilen bir duygudur

Güçlü enerjiye sahiptir

Hataları fark ettiren bir duygudur

Ders alınması gereken bir duygudur

Kontrol edilmesi halinde yararlı hale dönüştürülebilir

                    Öfke Yönetimi Bireysel Gelişim Sürecidir

Farkındalık bilincini geliştirmekten geçer. Öfke kontrolünün üç atlısı öfkeyi kabul etmek, anlamak ve öfke kontrol bilincini hissedip; doğru yönetmektir. Bu üç atlının yakıtı bireysel gelişimdir. Bireysel gelişim insan olmanın en yüce değerini hissetmektir. Yaratıcı olmak, mutlu hayat sürmek için yapılması gerekenlerin farkında olmak, sorumluluk bilincini hissetmektir. Öfke yönetimi kişisel gelişimin eseridir. Ve bir gün de kazanılmaz. Kişisel gelişimde başarılı olmak için, empati, zaman yönetimi, gözlem, analiz ve sentez paradigmaları konularında bir sürece ihtiyacımız vardır. Burada olması kendimizi tanımak, an’da olmak, gereken zamanı iyi kullanmak ve iyi değerlendirmektir.

 

Öfke kontrolü sürecinde yapılan her şey kişisel gelişimin bir parçasıdır.

  1. Öncelikle öfke anında öfke kontrol edebilme bilincine hakim olunmalı ve öfke yönetiminde en büyük gücün kendimiz olduğunu bilmek; ön yargı ve motivasyon konularına yön verecek sadece sizsiniz.
  2. Ön dikkat. Kendini tanımak. Kör noktalarınızın farkında olun!
  3. Duygularının farkında olmak.
  4. O ilk an sessiz kalmayı denemek.
  5. Öfkeliyim! Karşılanmayan nedir? Zaaflarınızı belirleyin ve mutlaka kontrol altına alın!
  6. Öfkeyi kabul etmek. Kabul etmediğimiz hiçbir duyguyu yönetemeyiz.
  7. Derin nefes al! Öfkeli insanın nefes alışı sıklaşır. Bu şekilde öfkesinin farkına varan kişi amigdala, hipotalamus ve hipokampusun yani iç beyinin hakimiyetinden kurtularak denetimi düşünce ve aklın yer aldığı ön beyine aktarabilir. Derin nefes alarak; içinizden yukarıda ki cümleyi söyleyerek; öfke yönetimini başlatmış oluyorsunuz. Evet diyaframdan derin nefesimize odaklanmak. Ayak parmaklarımıza odaklanmak.  Bu iki tüyo bizi an’ a getirir. ‘’Ben ne yapıyorum?’’ sorusuna getirir.

Öfkelendiğimiz zaman buruşuk bir kağıt parçasına dönüyoruz. Damarlarımız daralıyor ve beyine az oksijen gidiyor. Bu durum sağlıklı düşünmemizi engellediği gibi bakış açımızı daraltıyor. Derin nefes bizi an’ a getirdiği gibi damarlarımızın genişlemesini sağlayan beynimizin oksijenlenmesini sağlıyor.

  1. Fizyolojini değiştir. Hiç kimse yumrukları sıkılıyken net düşünemez. Ayakta iseniz oturmayı tercih etmelisiniz.
  2. Aşı öfkeli durumlarında bir bardak su içmeyi denemek.
  3. Sakin Olman gerektiğini hatırla. Öfke anında sakin olmak yargısını bilinçaltına yerleştirmek şarttır. Sakin kalabilirsek öfkenin psikolojik travmasından sıyrılarak analitik düşünebiliriz. Şiddet Araştırmacısı Yazar Adem Solak’ın dediği gibi ‘’İnsanlar birkaç saniye kelimelerini tutabilseydi şu an sayısız insan hapishanede, sayısız insan hastanede, sayısız insan mezarda olmazdı.’’    
  4. Öfkeyi anlama Öfke bir mesaj! Anlaşılmak ister. Bu süreç çok kısadır.3-5 Saniye. Bu süreçle birlikte derin bir nefes almalısınız. Ve kendinize ’’Bu durumda yapmam gereken öfkeyi yöneterek kontrol altına almam gerekir, bunu mutlaka başarmalıyım.’’ Diyerek duyguları kontrol altına almaya çalışmaktır. Öfkeyi kontrol altına alman için en fazla 2 dakikalık bir zamanın var. Sabırlı olman gerektiğini hatırla. Öfkenin asıl nedenini anlamaya çalış. Çoğu zaman asıl nedenin, o an öfkelendiğinin olayın dışında bir başka sebebin olduğunu fark edeceksin. İrlanda’nın muhteşem bir atasözü vardır: ‘’Üç doğru vardır. Doğru, benim doğrum, senin doğrun.’’ Doğruyu bulmak için biraz düşünmeli ve büyük resme bakılmalıdır. Bu sürecin kaynağında yaşamın gerçekleri mi yer alıyor, yoksa kişinin egosu mu, onun farkına varmaktır. Ön yargısız karar vermek; bir düşünce, bir davranış ve psikolojinin altında kalmadan, adil, dürüst ve doğru karar verme Öfke kontrolünün zorluğu da ön yargımız haline gelmiş olmasıdır.
  5. Öfkenin kaynağı nedir? Kendinizi de eleştirmeyi unutmayın (Aşağıdaki başlıklar eşliğinde). Hatalarıyla, doğrularıyla ne yaptığının bilmektir öfke kontrolü. İnsan öfke yönetiminde suçlu olabileceğini düşünmüyor ise öfke kontrolünde başarılı olması çok zordur.

Öfke nedeni nedir?

Suçlu olabilirim!

Neden hata yaptım?

Nerelerde hata yaptım?

Ne yapabilirim?

  1. İletişim becerilerine hayatımızda yer vermek. Etkin ve anlamak için dinlemek; insanları sakinleştirir, diyalog ortamına kokar. Dinlenen insan öncelikle karşısındakine güven duyar; bu durum rahatlamanın ön koşuludur. Ayrıca etkin dinlenerek gerçek sorun öğrenilir. Kelimeleri kullanırken; emir kipleriniz ricaya çeviriniz! Öfkeli insanlara karşı ise susmak ve anlamak için dinlemek gerekir. ‘’Seni anlıyorum’’ sihirli cümlemiz. Daima, asla ve ama kelimelerinde çok dikkat! Ve biz dilini kullanmak gerekir.
  2. Karar verirken acele etmeyin! Doğru karar vermek için sakin kal, gözlemle, düşü

 

  • Yaşamın gerçeklerinden kaynaklanan bir öfkenin farkına vardığında kişinin soracağı önemli bir soru vardır: Kısa vadeli geçici bir durumla mı karşı karşıyayım yoksa kalıcı ve sürekli olan bir durumla mı? Öfkelendiğin insan hayatının ne kadar içinde?

Etki alanı içinde nelerin yapılabileceğidir. Yanlış bilgi veren satıcıya dönük yaklaşımınızla, aileden çok yakın birinin yalan söylemesine yaklaşımınız arasında farklar olmalıdır.

"Değer mi?" sorusunu sormak olmalıdır. İçinizde, "Evet, değer !"cevabını buluyorsanız o zaman kolları sıvayarak stratejiler geliştirmeye başlayın. Büyük başarıların arkada dengede öfke yatar. Sebat ve azmin altında bazı durumlarda bu tür bilinçli öfke bulunur. "Hayır," cevabını buluyorsanız, zaman ve enerjinizi çöplüğe atmamak için sizin için önceliği olan bir alana yönelin.

  1. Özgüven duygunuzu yenileyin; Kendini değersiz hisseden insanlar daha çabuk öfkelenirler. Kendine saygı duyan, özgüveni olan birey başkaları karşısında emniyettedir. Hiç kimsenin delemeyeceği bir zırh kuşanmıştır.
  2. Odağınız çözüm odaklı mı? ‘’Bana dikkatinizi neye ayırdığınızı söyleyin, size kim olduğunuz söyleyeyim’’ diyor Üstad.
  3. Empati kurmak (Kendiniz ve karşınızdakiyle)ve Kabul etmek (Karşımızdakini o haliyle kabul etmek demekti) Empati kurarak algılama ve karar merkezlerinizi doğru yönetirsiniz. Çünkü empati anlamak ve anlaşılmaktır her şeyden önce. İyi niyet, yardım, yapıcılık içerir. Saygı duymak, sevgiyi paylaşmaktır.
  4. Karşınızdakilerinde insan olduğunu düşünün, adalet terazinizi kullanın, hoşgörülü olun. Aceleci, endişeli olanlar daha çabuk öfkelenirler.
  5. Öfkenizi paylaşın. Negatif süreci bastırıp biriktirmeyin. John Dryden der ki ’’Sabırlı bir insanın öfkesinden sakının.’’ Uygun uslüple duygularımızı karşı tarafa ifade etmek gerekir.
  6. Olayları kişiselleştirmeyin. Olumlu düşünün. Olayı bütünüyle görmeye çalışın. Başkalarının hareketlerini, davranışlarını, eleştirilerini üzerinize aldığınızda kendinizi onların israfına terk etmiş oluyorsunuz. Oysa onlar eleştirirken kendi dünya ve korkularını ortaya koyuyorlar. Bu durumdan kendinizi kurtardığınızda gereksiz kuşku ve üzüntüden kurtuluruz. Olayları kişisel algıladığınızda hem savunmaya, hem saldırıya geçersiniz.
  1. ‘’Ben haklıyım’’ çabasına girmeyin. Ben, sen, biz kuralını uygulayın. Öfkelendiğiniz zaman kendinize bu olayın kiminle ilgili olduğunu sorun. Kendinizle ilgili ise kabul edin ve hareket ve duygularınızın sorumluluğunu alın. Karşınızdaki ile ilgili ise söylenenleri ve yapılanları kendinize mal etmeyin. Herkes kendisine yakışan şekilde davranır. Sorun ikinizle ilgili ise beraber çözmeniz gereken bir soru vardır. Bu süreç saygıyla devam etmeli ve iki tarafında düşünmesi için süre istenilebilir. Suçladığınız insanların suçunun ön yargılarınız olabileceğini düşünün
  1. Aşırı öfke anında; öfkenizi erteleyin. Şöyle ki öfke anında eteğinizde ki bütün taşları dökmek yerine; öfkeniz için randevu almanız gerekir. Uygun yer ve zamanda; karşı tarafında uygunluğunu gözetip, izin isteyerek konuşmak. Düşünmek ve sakinleşmek için zaman kazandırır.
  1. Kendimize yakışan şekilde davranmak. Kurban psikolojisine girmemek.
  1. Beklentinin stresinden kurtulun, beklentinin esiri olmayın. Kimseyi değiştiremezsiniz. İnsanları olduğu gibi kabul edin. Kararlı olup; hayatınızda ki yerine yakınınızda; ya uzağınızda yer verin.
  2. Etiketleme alışkanlığından kurtulun.
  3. Öfkeden pozitif bir şekilde faydalanabileceğinizi düşünün. Öfke ego kaynaklı ise onu nefsini terbiye etme fırsatı olarak değerlendirmelidir. Bunu yapan kişi yaşamı boyunca sürekli bir gelişim süreci içinde olur. Nefsini terbiye etmeyen ise bir çatışmadan öbürüne savrulmaya mahkumdur. Hatalarınızı kabul edin ve bir deneyim olarak algılayın. Öfke yönetildiği takdirde öfkenin enerjisini pozitif hale dönüştürerek eğitim gibi, öğrenim gibi, sorumluluk bilinci gibi, beynimizi kullanmak gibi, kendimizi tanımak gibi kişisel gelişimimizi olumlu etkileyecek çok önemli eğitimler almış oluruz. ‘’Bana bu öfkeyi yaşatan hatamı nasıl düzeltebilirim?’’ Öfke bu soru üzerine beyin jimnastiği yaptıran, insanları tanımaya yardımcı olan, insanlar hakkında karar verdiren ve en önemlisi öfkenin uyarıcı dürtülerini hissederek hayatına yön vermenin ne demek olduğu bilincini hissettirmesidir. Çünkü öfke hafızada önemli izler bırakır. Öfkenin bıraktığı izlerin acı uyarıları bizi bilinçaltı yönlendirdiği gibi doğru kararlar vermeye zorlar. Çünkü yaşananlar yıllar geçse de etkisi devam edebiliyor; böyle bir acının tekrarının olmaması içi ‘’bir daha bu hareketi’’ yapmamaya yöneltiyor.
  4. Başımıza gelen olaylarda başkalarını suçlamayıp; doğal refleksle bu işte bir hayır olabileceğini düşünmek; Her durumu bir çözümü olabileceğini düşünmek ve nasıl çözebileceğimize odaklanmak gerekir.
  5. Öfkeli, kızgın ve stresli anlarda önemli kararlar vermemek gerekir
  6. Kendinize bireysel motivasyon yöntemleri belirlemek
  7. Düzenli uyku, erken yatıp, erken kalkmak.     

Ön yargı, nefret ekilen yerde, pişmanlık biçilir. Bir kere geldiğimiz bu dünyada hepimiz mutluluğu hak ediyoruz. Biz mutluluğa değeriz. Mutlu olabilmek için önce kendimizin lideri olabilmemiz gerekiyor. Kendimizin lideri olabilmek duygularımızın lideri olmaktan geçiyor. Ve karar vermemiz gereken nokta şu ki hayatımızı başkaları mı? Biz mi? Duygularımız mı yönetecek? Yoksa biz mi duygularımızı yöneteceğiz? İşler yanlış gittiğinde suçu başkalarında arayıp, mazeretlere mi sığınacağız. Öfke yönetiminin olmayışı; insanın kendini koruma becerisinin yara almasıdır. Öfkelendiniz!  Şöyle bir düşündüğümüzde peki görünen sebep midir sizi öfkelendiren. Kendi eksikliğimiz; haksızlığımız, üste çıkma çabası vb olabilir mi?  Evet gözlerimizi kapatalım ve negatif düşünce her geçişinde kendimize, ’’Bu düşünce nereden doğuyor?’’ diye sormaya başlayalım. İnsan öfkesini anlayarak gelişir. Gökkuşağının renkleri gibi hayatımızda ki duygularımız. Gökkuşağının renkleri arasında dans etmeninin zamanı gelmedi mi? Yenilik, değişim ve gelişim bilincinin farkında olarak; değerlerle ve bilinçle duygularımızı yönetebilmek sürecinde; farkındalığınıza hangi düşünce ulaşırsa ulaşsın, kendinize, o düşünce nereden doğuyor?’’ diye soralım! Özümüzde barışıklık var! Var mısınız kendinizden özünüzü doğurmaya?

                Gönlüne kin koyan karşısında bir düşman bulur, aşk koyan dost bulur. Hayat bir arada güzel! Dostça kalın!