• İlkay Mavili YILMAZ | Eğitmen | Yazar |NLP Uzmanı | info@ilkaymaviliyilmaz.com
Bireysel İmaj Yönetimi

Bireysel İmaj Yönetimi

   

     İmaj yönetiminiz hayatınızın kalitesini belirler.

      Kelimelerime odaklanan gözlerinize merhaba. Olmak istediğiniz Siz’e doğru çıktığımız Bireysel Marka Yolculuğumuzun Bireysel İmaj Yönetimi durağındayız. Bu durakta sizleri; her biri puzzle'nın bir parçası olan; Algı Yönetimi, Kendimizi Tanımak, Kendimiz Olmak, Olumlu Düşünmek, An’da Olmak, Olayı Bütünüyle Görebilmek, Özgüven, İletişim Becerileri, Dinleme Yönetimi, Empati, Zaman Yönetimi, Kaynaklı Düşünmek, Dijital İmaj Yönetimi aynalarında kendimize gerçekçi ve samimi bir bakışla bakmaya  ve puzzle’nın parçası olan aynaları birleştirmeye davet ediyorum. Tüm bu aynalarda kendimizi keşfe çıkıp, kendimizle yüzleşip sonra parçaları birleştirdiğimizde olmak istediğiniz Siz’i görebileceksiniz. Olmak istediğiniz siz tüm bu ayrıntılara göstereceğiniz ödünsüz özenle mümkündür.

     Tamamladığımız puzzle'mızda mayalanan 5 ana eylem imajımızı oluşturmaktadır. Nasıl göründüğümüz, nasıl davrandığımız, ne söylediğimiz, nasıl söylediğimiz, ne yazdığımızdır.

     Hiç düşündünüz mü? Sizin imajınız nedir? Soralım kendimize; ’’Bireysel veya  mesleki imajımızı yönetirken; acemi- çırak-kalfa-uzman-usta mıyız? Her birimizden bir tane olan bu dünyada üzerinde eşsiz olduğunuzu hiç fark ettiniz mi? Siz dünyada var olmadan önce sizin gibi birisi yoktu. Ne bugün ne de gelecekte sizin gibi birisi var olmayacak. Sizi siz yapan, dünya üzerinde çok özel yapan, kendinize has biricik özelliklerinizdir. Tüm insanlar eşsizdir. Tüm bu eşsizliğimizi yansıtırken neden usta olmayalım?

      Etkili bir dış görünüş, başarılı bir sosyal imaj, kişiye olan sempati ve sadakati güçlendirmektedir. Önce bizim kendimize, sonra başkalarının bize duymuş olduğu bu sempati ve sadakat bizim referansımız olacak. Tercih edilmemizi sağlayacak, bireysel marka yolculuğumuzda basamak olacak. Hayatımızı olumlu anlamda değiştirebilecek bir güce bu kadar yakın olduğumuz halde; bu gücün ne kadar farkındayız ve bu gücü ne kadar yönetebiliyoruz. Her bir birey kendi eylemlerinin bireysel ve mesleki imajını nasıl etkilediğini araştırması gerekir. İmaj yönetimi; prestij, güç ve itibarın anahtarıdır.

   Çok bilgili olmak mı? Güzel görünmek mi? Harika konuşmak mı? Çok sevgi dolu olmak mı? Cevap ‘hayır’. Bütünün bırakmış olduğu etkiyi yönetebilmek burada asıl sır. Denildiği gibi ‘’İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır; karakteriyle uğurlanır.’’ Hayat  bir sunum sanatı. Kendimizi en etkin şekilde ifade edebildiğimiz; önce kendimizde ve sonra başkalarında bırakmış olduğumuz etkimizi yönetebildiğimiz kadar bireysel marka yolculuğumuzda yol alırız.

     Kişisel imaj, kendimizin ve başkalarının zihninde oluşan, bilgilenme, yargılama, ilişkiler gibi etkileşimlerle biçimlenen izlenimdir, etkidir. Bu etki zihinlerde ikamet eder. Orada bizi temsil eder.  Bu temsildir, kararların yönetiminde etkili olan. İmajımız her şeyimiz; tıpkı su gibi. Evrende imajımız kadar yer kaplıyoruz. İmajımız aynamız. İmajımız referans mektubumuz. İmajımız mental gayrimenkul. İnsanların zihinlerinde ki yerleşim yerimizdir. İnsanların zihninde ki zenginliğimizdir. İmajımız bir başkalarının zihninde ki ‘Biz’. Tabi önce kendi zihnimizde ki ‘Biz’. Gelişen dünyada kişisel imaj için   ‘Karizmatik liderliktir’ de diyebiliriz. İyi hissetmek ve iyi hissettirmek.  

  

Bireysel imaj yönetimi,  kişinin kendini nasıl gördüğü, daha doğrusu nasıl görmek istediği, başkalarının kişiyi nasıl gördüğü ve başkalarının kişiyi nasıl görmek istediğinin yönetimidir. Ve bir başka tanımda; Profesyonel hayatta ve sosyal hayatta kişinin kendisinin farkında olması, mesleğe uygun iyi bir eğitim alması ve deneyim sahibi olması, gelişime açık olması, bunları ilişki ve iletişimde olduğu kişilere doğru aktarabilmesi ve itibar kazanması için yönetilmesi gereken süreçtir. Bu süreçte kişisel imajı denilince kendisini doğru algılaması ve sahip olduğu özellikleri diğer insanların doğru algılayabileceği biçimde yönetmesidir ana eylemler. Bu sürecin içinde; Bireyin kişiliği, karakteri ve değerler sistemi, bireyin kendisini nasıl gördüğü ve nasıl algıladığı, nasıl ifade ettiği, uslübü, diğer insanların kişi ilgili algılamaları önemli rol oynamaktadır.

Etkin bir kişisel imaj ve referans, kariyer yönetiminin de temelini oluşturmaktadır.  İmaj; giyinmek, rol yapmak, maske takmak değil. Taptuk Emre derki : ’’İnsan denen, suret ile kaş değil; insan denen manadır." İmaj karakter üzerinde temellendirilmelidir. İmajın oluşmasına etken pek çok öğe vardır. Davranış ve tavırlar, değerler, bilgi, yeterlilikler, beden dili, mesafenin kullanımı, renk tercihi, kıyafet seçimi, makyajı, fiziki özellikleri, kendine ait kokusu, kelimelerin seçimi ve bu kelimeleri söylerken kullanılan vurgu ve tonlama yani kişiye özgü her ayrıntı imajın bir parçası olarak karşımızda belirmektedir.  Çevremizdekilere vermek istediğimiz mesajları iletebilmek için kullandığımız her tür araç bizim imajımızın bir parçasıdır. Düşünün ki bir yönetici dış görünüşüyle, tavırlarıyla son derece profesyonel bir duruş sergiliyor. Ancak her toplantıya geç geliyor, öncelik yönetimini doğru yapamıyor. Bu kişinin iyi bir profesyonel imaja sahip olduğunu söyleyemeyiz. Ve yine birey çok bilgili, çok da  güzel konuşuyor, güzel de giyinmiş. Ancak kötü bir koku veriyor çevreye. O negatif kokuyu hissettiğinizde duyabilir misiniz söylediklerini? Birey gerekli hijyeni sağlamamış oluyor. Veya ‘az olan çoktur’ felsefesine uymayarak aşırı parfüm kokusu sebebiyle rahatsızlık vermiş oluyor. Ve yine bu birey de, kişisel imajını yönetememiş oluyor.

 Kişisel imajın kendimizi ifade ve iletişim aracımız olduğunu düşünecek olursak, bu amaca hizmet eden her türlü özelliğin kişisel imajın bir bileşeni olduğunu ifade edebiliriz. Ayrıca imajın etkili imaj olabilmesi için: aynı algılanmalı, sürekli, sahici olabilmeli, kişisel imza taşımalı, esnek olmalı ve bütünü tüm imaj bileşenleri tamamlamalı.

   Kişisel imajın insanların kendilerine ve başkalarına dönük yönü bulunmaktadır. Bu çerçevede kişisel imajın 3 temel unsuru vardır:

   Öz imaj:

  Diğerlerinin sizi algılaması sizin kendinizi nasıl algıladığınızla ilgilidir. Her şey sizinle başlar, kendinizi kabul etmekle. Karşınızda ki insanı, mesleğinizi, hayatı kabul etmekle devam eder.  Öz imajımıza psikolojide benlik algısı da denir. Bireyin kendini; kendi iç aynasında görme şekli onun öz imajını oluşturur. İnsanın kendisiyle yüzleşmesi acıtır, eksiklerini görmesi disiplin ister. Öz imaj sirklerde ki görüntü saptırıcı aynalar gibi yanıltıcı olabilir. Kendilerini gerçekte olduğundan daha farklı görebilirler. Birey öz imajı ile, öz gerçeği arasındaki fark çok ise, kişi kendine yönelik benlik saygısını yitirir.

  Her şey içerden dışarıya doğrudur. Başlangıç noktası içimizdir. İçimizde ne varsa dışarıya o yansır. Stefano D’Anna’nın çok güzel bir sözü var; “Senin kendi değişimin, tüm insanlığın başka bir biçime dönüşmesine neden olacaktır. İnsanoğlunun ve dünyanın değişmesini istiyorsan; kendini iyileştir!” der. İşte bu nedenle önce kendinizden başlayın, kendinizi değiştirin, dönüştürün, iyileştirin. Sadece bir dakikalığına gözlerinizi kapatın ve olmak istediğiniz insan olduğunuzu hayal edin. Yine Sigmund Freud der ki: “Güç ve güveni hep dışımda aradım. Ama bunlar insanın içinden gelir. Ve her zaman oradadırlar.” Siz kendinizde ki güç ve güveni hissederseniz; insanlarda siz deki güç ve güveni hissedeceklerdir.

   Benlik saygısı kişinin kendini değerli, etkili, yeterli, başarılı hissetmesi, kendini sevmesi ve kabul etmesidir. Düşük benlik saygısının pek çok nedeni vardır. Bunlar arasında çocukken fiziksel, cinsel, duygusal olarak istismar veya ihmal edilmiş olmak sayılabilir.

   Düşük benlik saygısı nasıl iyileştirilir peki?

   İlk olarak kendinizin biricik ve tek olduğunu bilin. Sizden bir tane daha bu dünyada yok ve olmayacak da. Hayatınız boyunca da en çok kendinizle baş başa olacaksınız. Bu nedenle de en çok kendinizi sevmeli; kendinize iyi, hoşgörülü ve anlayışlı davranmalısınız. Bunu bencillik olarak nitelendirmeyin. Sizin ışığınız parlarsa ancak etrafınızı da aydınlatabilirsiniz. Hani uçaklarda ebeveynler için derler ya “maskeyi önce kendinize, sonra çocuğunuza takın” diye, bunu tam da bu nedenle söylerler, ebeveyn nefes alamazsa çocuğuna nasıl yardımcı olabilir ki?

 

Algılanan imaj ise: başkalarının bizim ne olduğumuzu ‘sandığı’ ile ilgilidir. Kişisel imaj, kişisel gerçeklik ile uyumlu olduğu ölçüde anlamlıdır. Algılanan imaj ile kişisel gerçekliğin birbirine yakın olması kişisel tutarlılığı gösterir. Bir kişinin algılanan imajı ile gerçek karakteri arasındaki farkın büyük olması tutarsız duygular yaratır.

İstenen ideal imaj: ‘’Nasıl bilinmek istersiniz?’’ sorusuna verilen cevap; kişinin kafasındaki ideal imaja götürür bizi.

Tüm bu kişisel imajların dışında bir de ‘’kişisel gerçeğimiz’’ bulunmaktadır. Gerçeğimiz bazen öz imajımıza, bazen algılanan imajımıza, bazen de ideal imajımıza daha yakındır. Kişisel tutarlılığın ölçüsü, kişisel imajın kişisel gerçekliğe yakınlık ve uygunluk derecesidir.

 Algıla(n)ma Yönetimi:

      Algının ve algı yönetiminin önemli olmasının nedeni, algı kişinin tüm davranış kalıplarını etkiler. Aşağıdaki iki cümle algı yönetiminin çıkış noktasıdır.

“İnsanları nasıl algıladığınız, onlara olan davranışınızı belirler.”

“İnsanların sizi nasıl algıladıkları da size olan davranışı belirler.”

 Bu durumda insanların bizlere nasıl davranacağını şansa bırakabilir miyiz? Hayır, algı sonucu oluşan imaj bizim referansımızı ve  bize nasıl davranılacağını oluşturmaktadır.

      Herhangi bir ortamda, birisiyle tanıştığımız zaman, bilinçaltımızdaki kalıplaşmış örneklere dayanarak karşımızdaki kişi hakkında yargıya varırız. O kişinin kıyafeti, tavır ve davranışı, konuşma tarzı, duruşu, gördüğümüz ve duyduğunuz herhangi bir şeyi bilinçaltımıza attığımız bilgilerden birini tetikler böylece 30 saniye ve 4 dakika gibi kısa bir sürede, zihnimizde o kişi ile ilgili ilk izlenim oluşur. İlk izlenim önemlidir. İlk izlenimler kendisinden sonra gelen izlenimleri biçimlendirmektedir. İlk izlenimle başlayan değerlendirme, niyeti, sözcük seçimi, tavrı, davranışı, bakış açısı, karakteri, özgüveni, bilgisi ile sürer. Kişilerin çevresindekiler üzerinde istedikleri etkiyi oluşturabilmeleri  algıla(n)ma yönetimi sonucu imaj yönetimi ile sağlanır.

     Evrende kendimizi algıladığımız ve insanların bizi algıladıkları kadar yer kaplarız. Algı, duyumsal bilgilendirmedir. Algı, beş duyu organımızla ortamdan topladığımız verilerin insan beynindeki yorumlanmasıdır. Beş duyumuz aracılığıyle ( tatma, görme, duyma, koku, dokunma) dış dünyadan bilgi alıyoruz. Beş duyu sosyal ve psikolojik ile  (beklenti, tutum,kültür, hafıza,anılar vb.) yönlendirilebiliyor. Algı yönetimi; önce kendimizin, sonra karşınızdaki kişinin veya kişilerin düşüncelerini ve duygularını değiştirerek onları kontrol etmek anlamına geliyor.

    Bu süreçte ki ilk ilkemiz: ‘’Algı yaratıcıdır’’ ilkesidir.

    Fuzili der ki: ‘’Akıntıya kapılan; kıyıya varırım zanneder.’’ Akıntıya bırakırsak kendimizi kıyıya ulaşır mıyız? Veya ulaştığımızda ne durumda oluruz? Kendimizi akıntıya bırakarak kıyıya ulaşmayı mı bekleyelim? Yoksa yüzmeyi öğrenerek kıyıya mı ulaşalım?

   Bir gerçeğin algılanış şekli o gerçeği yeniden yaratır. İmajlar gerçeklerin zihinlerdeki kopyalarıdır. Gerçekler arazidir, lakin imajlar zihinlerde ki haritalardır. Önemli tesbit şu ki ‘’Harita arazinin kendisi değildir.’’ Bir insanın kişisel imajının sayısı onu tanıyan insanların sayısı kadar artabilir. Doğrudan ve dolaylı olarak insanların zihninde iz bırakırız. Bu iz ilk izlenimimizdir. Zamanla diğer izlenimlerle birleşerek imajımız oluşur. Zihninde sizin imajınızı taşıyan 50 kişiye nasıl biri olduğunuzu sorduğumuzda muhtemelen farklı cevaplar alırız. Siz aynı siz olduğunuza göre değişen nedir? İmajınız! Demek ki imajınız sizi temsil etse de tam olarak siz değilsiniz. Peki gerçek ile imaj arasında ki farkı yaratan nedir? İnsan algılamasının mekanizması. Algı yaratıcıdır.

    Şimdi düşünelim insanlar zihninde nasıl bir siz taşıyor? Hakkınızda ki o imaj gerçeğinize ne kadar yakın? Araziniz ile haritanız arasındaki farklar nedir? O imaj size olan tavır ve davranışları nasıl etkiliyor?

   Algılayabildiğimiz kadar gerçektir bu dünya.

    Algı davranışı etkiler. Peki, o halde bizim algımızı etkileyen faktörler neler? Bireyin kişiliği, karakteri ve değerler sistemi, ihtiyaçları, beklentileri, ilgi alanları, değer yargıları, inançları ve içinden yetiştiği sosyo-kültürel ortam farklıdır. İşte bu fonksiyonların hepsi kişinin algısını ve yaşadığı deneyime hangi anlamı yükleyeceğini belirler. Duruşunuz, tavrınız, yaklaşımınız, görünümünüz, enerjiniz, yaptığınız ya da anlattığınız şeye olan inancınız, gülüşünüz, samimiyetiniz, rutinden çıkan uygulamalarınız, öğrendiklerimiz, bilgi derinliğiniz, daha önceki temaslarınız, başarıya yüklediğiniz anlam; bunlar gibi onlarca şey algıyı etkiler ve bu fonksiyonlar yönetildiği andan itibaren algı yönetimi devreye girer.  

    Yaşanan her olay kendi bünyesinde objektiftir. Ancak insanların algıları sübjektiftir. Kişiler aynı deneyimi yaşar, ancak çok zıt tepkiler verebilirler. Hayatta başımıza ne geldiği değil; başımıza gelen durma ne tepki verdiğimiz yaşamımızı belirler. Karşılaştığımız durumun %10'luk bölümü tamamen bizim kontrolümüz dışında gerçekleşir. Diğer %90'lık bölümü farklıdır; siz belirlersiniz. Nasıl? Olaylara bakışınıza, yaklaşımınızla! Nasıl tepki verdiğinize bağlı olarak. Birikiminizin; deneyimlerin sonucu gelişen algınızla siz anlamlandırıp; tepkinize şekil verirsiniz.

    İlk boyut kendi algılayabilme sınırlarımı geliştirmektir ki bu, kişinin kendine yaptığı yatırımla ilgilidir. Yani okuduğu kitap, katıldığı eğitim, deneyimleri vs… İkinci boyutu ise insanlar beni nasıl algılıyor sorusunun cevabına istinaden alınmış eylemler olacaktır.

                      Bu süreçte kendimize sormamız gereken sorular:

Kişiliğim, karakterim ve değerlerim oturmuş mu?

       Kendimi nasıl görüyor ve nasıl algılıyorum?

       Diğer insanlar beni nasıl algılıyor?

       Nasıl algılanmak istiyorum?

       İmajım, gerçeğim, hedef ve beklentilerimle ne kadar uyumlu?

       Yargılarım bakış açımı kendime ve çevremdeki insanlara yönelik daraltıyor mu?

 

       Algı, gözden ve kulaktan beyne giden bilgi bir kablo üzerinde veri taşırken oluşan gürültü kadardır. Algı kişisel ve bireylere ait bir bilgidir. Jadorovski der ki ‘’Kafeste doğan kuşlar uçabilmenin hastalık olduğunu zanneder.’’ Algı bilgiye paraleldir. Yaşanmışlıklara, değerlere, kültüre göre algı şekillenir. Kişisel bilgi taa çocukluktan gelen bilgilere dayanır. Beyne bilgi attıkça algı ona göre değişiyor. Algı yönetilmesi gereken bir iç güdü. Algıyı biz mi yönetiyoruz? Algı mı bizi yönetiyor? Doğru soruları sorup, gerçek bilgi almıyorsak başkalarının yarattığı hayatı yaşıyoruz. Algıyı biz yönetmezsek, birileri yönetir bizim adımıza. Ya zihnimizin illüzyonu içinde yaşar; ya da gerçekleri keşfedip yol alırız.

Üzerinde durmamız gereken bir başka ilke; ilk önce kişisel imajın görsel yolla oluştuğunu unutmamak gerekir.

Zihinlerde oluşan izlenim ve imaj görsel sistemin baskın kullanılmasıyla oluşur. İmajımızın ham maddesi görüntülerdir. Göz ile beyin arasındaki sinirlerin kulak ile beyin arasındaki sinir hatlarından 20 kat daha güçlü olması, dünyayı ‘’görsel yoğunluk’’ olarak algılamamıza neden olmaktadır. Bu nedenledir ki yeni tanıştığımız kimselerin genellikle isimlerini unutur ama yüzlerini unutmayız. Yüz bir resimdir ve görsel imaj olarak beyne daha güçlü şekilde kayıt edilir. Bu nedenle hatırlamak kolaydır. Çinlilerin ‘’Bir resim, bin söze bedeldir’’ atasözü de bu durumu desteklemektedir.

Üzerinde durmamız gereken bir başka ilke de, imajın içten dışa doğru oluştuğudur.

Başkalarının bizi algılama şekli, bizim kendimizi algılama şekline bağlıdır. Diğer bir deyişle kendinizi nasıl algıladığınız, başkalarının sizi nasıl algılayacağını tayin eder. Mesele önce kendinizi kabul etmek, kendinize inanmak. Mesela kendine güvenen bir insanın, başka insanların kafasında bırakacağı izlenimlerden biri özgüvenli olacaktır.  Başkalarını etkilemeden önce; kendimizi etkilememiz gerekmektedir. Başkaları tarafından sevilmek ve saygı görmeden önce; kendimizi sevmeli ve saygı duymalıyız.

 

 

İmaj hayatın özü. Bazen samimiyet, bazen özgüven, bazen değerlerine sahip çıkmak, bazen zamanı yönetmek, bazen dinlemek, bazen gülümsemek, bazen pozitif bakış açısı, bazen kelimedir. Bazen bir duruş, bazen bir bakıştır. Bazen bir renktir, bazen kravat, bazen sıvanmış gömlek kolları. Bazen yakada ki broş, bazen ayakkabının topuğu. İmaj yönetimi bir bütün. Bütünün parçaları aynı dilden konuşuyorsa imaj yönetimi başarılı. Tüm parçalar birbiriyle uyumlu ve tutarlı, aynı mesajı verebiliyorsa, özümüz sözümüz birse biz biriz, gerçeğiz, güveniliriz.

 

Arland der ki ‘’Bir okçu hedefi ıskaladığında hatayı kendinde arar. On ikiden vurulmamak asla hedefin suçu değildir. Nişan alma yeteneğini geliştirmek istiyorsan ‘kendini geliştir’.’’ Sürekli kendimizi geliştirdiğimiz hayatımızda bir sonraki buluşmamızda Bireysel İmaj Yönetimi durağındaki her biri puzzle’ nın bir parçası olan Kendimizi Tanımak, Kendimiz Olmak, Olumlu Düşünmek, An’ da Olmak, Olayı Bütünüyle Görebilmek, Özgüven, İletişim Becerileri, Dinleme Yönetimi, Empati, Zaman Yönetimi, Kaynaklı Düşünmek, Dijital İmaj Yönetimi aynalarında kendimizi keşfediş heyecanımız devam edecek.

Henry Kissinger’in dediği gibi ‘’Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat onun gerçek algılanması çok önemlidir.’’ Gerçek negatif algılandığında. Algıda negatif oluyor. Algılar gerçektir. Çünkü insanlar algılarına inanırlar. Eğer başarmak ve mutlu olmak istiyorsanız, algılar lehinize olmalıdır. İnsanları sizi dinlemeye ve sizi desteklemeye etki etme kabiliyetiniz; sizin başarı ve mutluluk olasılığınızı düçlendirecektir. Bu olasılığı şansa bırakamayız.

Yaşadığımız hayat bizim hayatımız. Bir önce ki saatimizi yeniden yaşama şansına sahip değiliz. Yarın bize ait olmayabilir. Her nefes alışımızda yeni bir an’ a tanıklık ediyoruz. Provasını yapamıyoruz. Yaşayarak deneyimliyoruz. Deneyimlediğimiz her yeni an’ da varoluşumuzu yansıttığımız araçlarımız olan; imaj bileşenleri aynalarında; kendimizi keşfe çıktığımız bu durakta; bu aynalarla uzunca bir süre yüzleşmemiz gerekiyor.

 İmajımızdır ki, bizim dünyaya kim olduğumuzu anlatan. Farkında mısınız? Aslında olmak istediğimizi anlatan. İmajımız her daim iş başında iletişim aracımız. İsteseniz de istemeseniz de hepimizin bir imajı var. Var olan bu imajımızı usta bir şekilde yönetebiliriz. Hepimiz mutlu ve başarılı bir hayatı hak ediyoruz.  Unutmayın sizden bir tane var. Ve hayatınız, imajınızı yönetirken, ustalık bekliyor sizden.

Usta kalın…