Farkındalık; kendinizi fark edişle başlar ve insan farkında olduğu kadar yaşar! Fark edilip yaşanmaya başladıktan sonra bir daha kaybedilmeyen sebepsiz dinginliktir yaşamdaki en büyük başarı!
Farkındalık; bir farkına varma yolculuğudur. Yürürsün, taşa çarparsın aniden! Bir acı hissi; ardından ‘’ahh’’ sesi yankılanır. Taş der ki ’’farkında ol!’’ İşte bu sesi duymaktır farkındalıktır. Her farkındalık öğrenmedir. İki aşamadan oluşur. Birinci aşamada an’ da ki duyguların ne söylemeye çalışıyor olduğuna kulak vermek! Duyumların potansiyelini keşfetmek. İkinci aşamada hissettiğimiz duyumlara verdiğimiz cevapları yönetmektir. Farkındalık eylemin potansiyelini yaratıyor. Ve Sorumluluk bilinci eyleme geçişin yakıtıdır. Bu anı fark etmek ve bu an’ da kalıp duyumlara kulak vermek bizi dinginleştirir. Karşılayacak tutumlarımızı yönetemezsek kaosun girdabına sürükleniriz. Farkındalık an’ ı yaşamak değil, an’ da yaşamaktır.
Şu anda kendiniz nasıl hissediyorsunuz? Şu an gözleriniz kelimelerime mi bakıyor? Yoksa gözleriniz kelimelerimi dansa mı kaldırıyor? Varoluş sahnesinde ki, danstır farkındalık. Yapılan bir araştırmada; bireyler uyumadıkları vakitlerde cinsellik hariç gün için de ki zamanının %46.9’ u geçmiş ve geleceği düşünerek geçiriyor, bu oran % 30un altına düşmüyor.
Kanıt yokluğu, yokluğun kanıtı mıdır? Bakmak görmek değil! Farkındalık, sınırlarından özgürleşip; görünenin arkasındaki sonsuzluğa geçebilmektir. Kişinin bilme halinin bilgeliğe dönüşümüdür. Bir şeylere bakma biçiminizi değiştirin ki baktığınız şeyler değişsin. Baktığımızı oldukları gibi görüyoruz; yoksa olduğumuz gibi mi? Gözümüze gerçek gibi görünen şeylerin çoğunun aslında kendi algılarımızın iradesinde olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor. Ve görmeyi beklediğimizden daha fazlasını göremeyiz. Basmakalıp fikirler net görmemizi engeller ve hayal gücümüze yer bırakmaz. Mesela bu konuyla ilgili bir düşünürün dediği gibi ’’Kafeste yaşayan kuşlar uçabilmenin hastalık olduğunu zannederler.’’ Önyargı düşüncenin deneyimlenmesini engelleyen en önemli kurşunlardan biri ve düşüncenin ölümüdür.
Kendi yaşamlarını ve içinde yaşadıkları dünyayı etkileyip değiştirmiş olanlar, bireysel markasını yönetenler, farkındalıkları yüksek olan insanlardır. Hırslarından, ön yargılarından, arzularından, keşke ve beklentilerinden, ikilemden birliğe özgürleşebilme halidir. Varoluşun armağanlarını kabul etmektir. Kabul ettikçe o eşsizliğin senfonisinin parçası olduğunu hissetmektir. Farkında olmak, ilgilendiğimiz konularla bütünleşmemiz demektir. Farkında olmak demek içinde bulunduğun an’ da ne düşündüğün, nasıl davrandığın, ne gördüğün, ne duyduğun, ne kokladığın, ne tattığınla ruhunun bütünleşmesidir. Yâni bilinçli ve uyanık olmak demektir. Farkındalık sürecinde öteki yoktur; gözleyen ve gözlenen bütündür. Kuantum kuramı der ki; “Gözleyen ve gözlenen bir bütün oluştururlar ve birbirlerini etkiler.” Eğer biz kendimizi tarafsız olarak gözlersek, kendimizi etkilemiş de oluruz. Bu etkileşmenin sonucu değişimdir. İnsan kendini tarafsız bir gözle gözlerse kendini değiştirebilir. Yâni, farkında olmakla kendimizi değiştirip geliştiririz. Değişmiş olan insan farkında olmuş insandır.
Farkındalık her türlü değişimin başlangıç noktasıdır. Görüyoruz; ama dikkatli bakıyor muyuz? Duyuyoruz; lakin ne kadar dikkatli anlamlandırıyoruz? Benliğin farkındalığı önemlidir. Çünkü bu bizim kim olduğumuzu anlamamıza ve geliştirmiş olabileceğimiz her türlü sağlıksız kalıbı tespit etmemize; nerede olduğumuza; nereye gitmek istediğimize yardımcı olur. Sıkı sıkıya sarıldığımız olumsuz kalıpları anlayarak onları değiştirmek mümkündür. Farkındalık gerekir; bir şeylerin ters gittiğinin; nereden gelip; nerede olduğumuzun ve nereye gittiğimizin farkında değilsek; onu değiştirmeyi düşünemeyiz.
Farkındalık acıdan kurtulmaktan, azaltmaktan, onu dönüştürmekten daha çok onu anlamaktır. Farkındalık, hissettiğimiz duyumlarım gelip geçici doğasını anlamaktır. Bizler misafirhaneyiz. Rumi’nin dediği gibi: ‘’ İnsan kısmı bir misafirhane, Her sabah yeni birisi gelir. Bir sevinç, bir bunalım, bir zalimlik,
aniden farkına varmak bir şeyin, hepsi beklenmedik misafir. Hepsini karşılayıp eyle! Her geleni alnının akıyla misafir et.’’
Farkındalık, tüm gerçeklik yaratılışı girişimlerinin başlangıç noktasıdır. Kendimizin farkında olmalı; bakmakla kalmamalı, görmeliyiz. Kendimizin farkında olmamız için kendimize algılarımız; düşünce ve duygularımızla ilgili sorular sormamız gerekir. Ne duyuyorum? Ne görüyorum? Ne kokluyorum? Ne tadıyorum? Neye dokunuyorum? Ve ardından ne düşünüyorum? Ne hissediyorum? Ne hissettiriyorum? Duyularla gelen düşünceler; gerçeklik yaratılışının kilit unsurudur. Anahtarı farkındalık! Temelini kendi sessizliğimizi dinlememizden alır.