• İlkay Mavili YILMAZ | Eğitmen | Yazar |NLP Uzmanı | info@ilkaymaviliyilmaz.com
Var Oluşumuzu Yansıttığımız Aracımız: İletişim

Var Oluşumuzu Yansıttığımız Aracımız: İletişim

 

   Sevgili okur, siz benim için sadece bir okur değil, buluşup konuştuğum bir dostsunuz. Günaydın, tünaydın, iyi günler, iyi akşamlar, iyi haftalar, iyi seneler. Hangi zamanda kelimelerimle karşılaşırsanız zamana ve mekana bağlı olmaksızın merhaba!

    ‘Var olmak’ sizin elinizde; kendinizi ifade edişinizde. Dünyaya geldiğiniz andan itibaren, diğerleriyle nasıl ilişkiler kurulacağını ve başına gelecekleri belirleyen tek ve en önemli faktör iletişimdir.  Her şey sizinle başlar. Düşüncenizde başlar; düşünce olumsuzsa; olumsuzluk öz yıkıma yol açar. Öz yıkımı olan birey kendisini ne kadar etkin ifade edebilir ki? İletişim insanın zihninde; düşüncesi ile başlar ve diğer insanlara düşüncemizi sunum şeklimizle devam eder. İletişim bulaşıcıdır. Unutmamak gerekir ki; siz gülümserseniz insanlar size gülümseyecekler; siz yüzünüzü asarsanız insanlar da size yüzlerini asacaklar. Dalay Lama, ‘’Başkalarını mutlu etmek isterseniz onlara zarif ve saygılı davranınız; kendinizi mutlu etmek isterseniz insanlara zarif ve saygılı davranınız.’’ Dolayısıyla insanların tavrı bizden menkuldür; biz iletişimde bulunduğumuz kişilere bize nasıl davranacakları konusunda yön veririz. Bumerang yasası gereği, bıraktığımız olumlu izlenim olumlu duygulara ve bizimle ilgili olumlu davranışlara sebep olurken, olumsuz izlenimler olumsuz duygulara ve olumsuz davranışlara sebep olmaktadır. Hayat başarısını yakalamak, iletişim kurduğumuz insanlardan sevgi, saygı, anlayış görmemiz için; kendimizi ifade ederken uymamız gereken noktalar vardır. Bu noktalardır bizi etkin var eden, başarılı be mutlu hissettiren (devrik olmasa cümle güzel olabilir).  Bu noktalar aynı zamanda iç huzurumuzu temin eden, özsaygımızı ve özgüvenimizi oluşturan kurallardır.

      İnsanlarla olan iletişiminiz, kendi içinizdeki iletişimin yansımasıdır. Kendinizle barışık değilseniz bu durum dışarı yansır ve etkin olmayan bir kişilerarası iletişim süreci başlar. Eğer insanlarla anlaşamazsanız kendinizi hiçbir yere ait hissetmezsiniz. İlişkilerinizin kalitesi iletişimin kalitesi ile doğru orantılıdır. İletişiminizin kalitesi tüm hayatınızın kalitesini belirler.

      Bir insanın dünyaya geldiği andan itibaren, diğerleriyle nasıl ilişkiler kuracağını ve başına gelecekleri belirleyen tek ve en önemli faktör iletişimdir. Okulda öğrenmemiz gereken üç temel dersi hatırladığımda okuma, yazma ve matematik. Peki en az onlar kadar önemli konuya ne oldu.  İlişkiler? Önce kendimizle, sonra insanlarla. Savaşlar işlendi derslerde. Kendimizle ve insanlarla nasıl etkili iletişim kuracağımız konusuna ne kadar değinildi? 45’in kara kökü üzerinde duruldu. Söz sanatı, dinleme sanatı, beden dilimizi kullanma sanatı üzerinde ne kadar duruldu? Etkili bir iletişim kurabilmeyi öğrenmenin; gitmediğimiz bir ülkenin bitki örtüsünü öğrenmekten daha önemli olduğu konusunda benimle aynı düşünce değil misiniz?

      Var oluşumuzu yansıtma aracımızı etkin kullanabilmek için öncelikle kendimizi tanımak; kendimizden özümüzü doğurmak gerekiyor. Kendimiz olmak gerekiyor.  Özümüzde ön yargı, kin, öfke, nefret, kıskançlık, ben' cilik yok. Tüm bu süreci daha önceki yazılarımda söyleştik.

      İletişim sürecinde kendimizi tanımak, kendin olmak kadar; ‘her insan vardır, tekdir ve değerlidir’ yaklaşımı ve  ‘bireyin kendini varoluşta konumlandırması’ temeldir. Bu konumlandırma; ‘ben önemliyim sen önemsizsin’ değil, ‘ben önemsizim sen önemlisin’ değil, ‘ben önemsizim sen önemsizsin’ değil, ‘ben önemliyim sen önemlisin’ bilincinde olmalıdır.

            Başarının %85’i doğru iletişime dayanır. Hataların %75’i iletişim eksikliğinden kaynaklanır. Kayıpların %80’i kötü iletişim yüzündendir. Ve günümüzün % 70’inde başkaları ile iletişim halindeyiz. Ve günümüzün % 100’ü kendimizle iletişim içindeyiz. 2400 Yıl önce Aristo’nun Retorik şiirlerinde bu alanla ilgili incelemeler başlamış. Yıl 2018 nice kitaplar yazılmış, araştırmalar yapılmış. Doğduğumuz andan itibaren iletişim kendimizle ve başkalarıyla içindeyiz. Mükemmel miyiz? Ne kadar yol aldık? Her yaşam içinde varoluş kendi bağlantısal bütünlüğündedir. Var olmamız için bütüne, bütünle bağlantıya ihtiyacımız var. Bu bağlantıdır iletişimiz. Dalın yeşil yaprağıyız her birimiz. Daldır bizim iletişim sağlayan aracımız. Daldır yaprağı yeşil tutan; topraktaki besini yaprağı taşıyan. Daldır bizi diğer yapraklarla; ağaçla, toprakla bütünleşmemizi sağlayan. Dalın öneminin farkında mıyız?

                İletişim; sizsiniz, güçtür. Anlam paylaşımı, bağlantı kurmak, bilgi ve sevgiyi paylaşma sanatı, ‘tanış olmak’tır. Bir başkasının varlığına tanık olmaktır. Uyumla ve birlikte var olmak, birlikte ilerlemek demektir. Kendimizi, iletişimimiz sayesinde evrende var ediyoruz. 

               İletişiminiz sizin gücünüzdür. İletişiminiz aracılığıyla eğitme, ilham verme, aydınlatma, varoluşa katkı sağlama, var olma; ben varım, sen varsın, biz varız diyebilme, mutlu olma duygusuna ulaşabiliyoruz. İletişim aracılığıyla yardım ediyor,  paylaşıyor, ilgi gösteriyoruz. İletişim aracılığıyla etkiliyor, eyleniyor, kimlik oluşturuyoruz, yakınlık kuruyor, ihtiyaçlarımızı karşılıyoruz. Kendinizi etkin bir şekilde ifade edebiliyor musunuz? Ya da diliniz tutuluyor, ya da etkin olmayan tonlama, etkin olmayan beden dili ve etkin olmayan kelimeler mi kullanıyorsunuz? Düşüncelerinizi, dileklerinizi, haklarınızı, ihtiyaçlarınızı gerçekleştirecek şekilde ifade edebiliyor musunuz? İhtiyaçlarınız ve arzularınızı hissetme ve başkalarına açıklama yeteneği  sizin yaşamın içinde ne kadar etkin olduğunuzun  göstergesidir.

               İnsan ilişkilerinde kişi 5 temel ilişki gereksinmesini karşılamak ister. Bu gereksinmelere, varoluşun beş boyutu diyoruz.

                                   1.  Umursanma; kişi hem kendinin hem de sınırlarının ve sorumluluğunun dikkate alınmasını ister.

                       2. Kabul edilme; kişi yargılanmadan olduğu gibi kabul edilmek ister.

                                     3. Değerli görülme; kişi kendinden daha büyük bir bütünün vazgeçilmez parçası olmak ister.

                                     4. Yeterli görünme;  kişi güçlü ve güvenilir olmak ister.

                                     5. Sevilme;  kişi özlenmek ve sevilmek ister.

                     İletişim insanın kendi içinde; düşüncelerinde başlar. Dışarıda olup biten her şey iç iletişimin dışarıya yansımasıdır.  Siz kendinizi umursarsanız, insanlarda sizi umursar. Sizin kendinize hak görmediğiniz bir duyguyu insanlar size hak görmez. Ve siz; sizde olmayan bir duyguyu başkasına veremezsiniz. Siz kendinizi kabul ederseniz insanlar sizi kabul eder. Siz kendinize değer verirseniz, insanlar size değer verir. Kendini değerli gören; karşısındakini de değerli görür. Çünkü içimizi dışarı yansıtırız.

           Sormak isterim size; ‘Yaşadığımız hayatta bilgi ve sevgi dolu olmak yeterli midir?‘ Çok bilgilisiniz; sevgi de dolusunuz. Peki, ifade edemediğiniz bilgi ve sevginin bir anlamı var mı? İfade ettiğimiz, eyleme sokabildiğimiz kadardır sevgi ve bilgimizi. Hayat bir sunum sanatıdır. Sizinle Başlar. İletişim bireyin kendini tanımasıyla başlar, diğer insanlarla ilişkileriyle devam eder. Ve burada kişilerarası iletişim yönetimi devreye girer. Suya düştüğümüz zaman değil sudan çıkamadığımız zaman boğuluruz. İletişim sorunlarının içinde bulabiliriz kendimizi; önemli olan bu süreci yönetebilmektir. Dünyada 7 milyar insan, 7 milyar algı, 7 milyar gerçek var. Herkesin algısı kendi gerçeğidir. İletişim sorunlarında asıl sebep, aynı resme bakıp farklı görüntüler görmek. Ver ardından ‘ben haklıyım’ davası gütmektir. Burada ki asıl sır farklı bakış açıları olabileceğini kabul etmektir.

                  İç iletişim kişinin kendisiyle iletişim kurması olarak tanımlanabilir. Yani bir nevi kişinin düşünmesini, kendi kendine konuşmasını, çözüme ulaşmak için kendisine mantıklı sorular sormasını ve doğru kararlar verebilmek için iç sesine kulak vermesini ifade etmektedir. İçsel iletişim olarak da karşımıza çıkan bu iletişim türünde amaç kişinin kendine yönelmesi, isteklerinin farkına varmasıdır. Ama bu iletişim bilinçli bir şekilde gerçekleşebileceği gibi bilinç dışı da gerçekleşebilmektedir. Yani bilincin onay verdiği bir eyleme bilinçaltı hayır diyebilmekte ve bu da kişinin kendisiyle bir çatışma içerisine girmesine yol açmaktadır. Kısacası; kişi içi iletişimde bu tarz çatışmalar olabilmektedir. Önemli olan çatışmaların farkına varmak ve kişinin kendisiyle doğru şekilde iletişim kurabilmesidir. Kendini tanımak bu süreçte etkin rol oynar. Bireyin iç iletişimi ‘Kendi kendini gerçekleştiren kehanet’ rolü de üstlenebiliyor. Şöyle ki; insanlar düşünce olarak neye inanırlarsa onu gerçekleştirmeleri yüksektir.

         İletişimin bir diğer türü ise kişiler arası iletişimdir. Kişiler arası iletişim kendi arasında sözlü-sözsüz olarak ikiye ayrılmaktadır.

         Mehrabian’ın yapmış olduğu bilimsel araştırma, iletişimin yapılandırılmasında kelimelerimizin %7, ses tonumuzun %38, beden dilimizin %55 etkili olduğu savunulmuştur. Puzzle’ın taşları gibi etki dereceleri farklı olsa da bir iletişim sürecinde bu üç unsurun birbirini bütünlemesi gerekmektedir. Biri diğerinden ayrı değerlendirilemez. Mehrabian ve arkadaşlarının bulgularında da bu durum desteklenmiştir. Gönderme becerileri, mesajın aktarılması için seçilmiş olan sözcük, beden dili ve sesten oluşan bir bütündür. Eğer bütünlenemiyorsa ve aralarında uyumsuzluk varsa iki ayrı kanaldan gelen iki ayrı mesaj, iletişim sürecinde kişileri rahatsız ederek iletişim kopukluklarına sebep olur.

    Bir gül çiçeğini parçalarsan onu oluşturan kimyasalları tesbit edebilirsin, ama güzelliği kalmaz. Sadece parçalarının toplamından ibaret değildir çünkü. Bütün her zaman parçalarının toplamından daha fazladır.

           Kişiler arası iletişimi sözlü ve sözsüz iletişim olarak ikiye ayırıyoruz. Ve kişiler arası iletişimin anahtarı; samimiyet, nezaket ve saygıdır.

           Sözlü İletişim Nedir?

          Dil düşüncenin sesidir. Her konuştuğumuzda zihnimiz geçit töreninde ilerlemektedir. Dil yalnızca konuşmak için değildir. İnsanoğlunun düşündüğünü başkalarına iletebilmesi demektir aslında. Dildeki düzen insanın beyni, gözü, ruhu, düşüncesidir. Sözlü iletişim, bireylerin dil ile gerçekleştirdiği iletişim olarak tanımlanmaktadır. Kendi içinde dil, dil ötesi şeklinde iki farklı gruba ayrılmaktadır.

        Dille iletişimde önemli olan şey kişinin ne söylediğiyken, dil ötesi iletişimde nasıl söylediği önemlidir. Yani dille iletişimde kullanılan sözcüklerin ne anlama geldiği belirleyicidir. Dil ötesi iletişim ise sesin niteliği ile ilgilidir. Sesin tonu ve sesin hızı, şiddeti, hangi kelimelerin vurgulandığı, duraklamalar vb özellikler dil ötesi iletişim sayılır. Dille iletişimde kişilerin “ne söyledikleri”, dil ötesi iletişimde ise, “nasıl söyledikleri” önemlidir. Araştırmalar, insanların günlük yaşamda, birbirlerinin ne söylediklerinden çok nasıl söylediklerinden daha çok etkilenmektedirler.   Karşımızdakinin kelimelerinin kapsamı kadar, hatta daha da fazla ses tonundaki canlılık da bizi ilgilendirir. Yani kelimeler kadar dil ötesi öğeler de iletişimde etkilidir. Dil kusurlu olursa, düşünce iyi anlatılamaz, düşünce iyi anlatılmazsa nasıl anlam paylaşımı sağlayabiliriz ki?  Kutadgu Bilig der ki; ‘İnsanda dilince değişir kader, Ya yurda baş olur, ya başı gider’.

Kelimelerimiz;

Dilinizi değiştirirseniz, karşınızdakinin algısını; algıyı değiştirirseniz, duygusunu; duygusunu değiştirirseniz, dünyasını değiştirebilirsiniz. Doğru kelime seçimi, düşünce sürecinin kendisini etkisi altında bırakır. Kelimeler yaratıcıdır.

Eski Mısır Kaynaklarında der ki;

‘’Güçlü olmak istersen söz ustası ol

Dil, yiğit elindeki kılıç gibidir.

İyi konuşan daha merttir, iyi dövüşenden.

Dize getiremezler yüreği cerbezeli olanı.

İyilikle, adaletle hüküm sürer

Atalar dilini güzel konuşan’’

Kelimelerimiz niyetlerimizin kıyafet giymiş canlı yansımalarıdır. Kalp ne ise dudaktan dökülen odur. Niyet temiz mi? Bütünün yararına mı? Söz ustası mıyız? Gün içinde kullandığımız kelimelere baktığımızda hangi kelimeleri daha sıklıkla kullanıyoruz. Çünkü kullandığımız kelimelerin enerjisini yaşıyoruz hayatımızda. Dr. Masoru Emato  su kristalleri ile ilgili araştırma ile ispat ettiği; düşünce ve duyguların fizik realiteyi etkilediği gerçeğidir.   Üzerinde yaşadığımız dünyanın büyük bir kısmı sudan oluşmuştur, bizim bedenlerimiz gibi. Güzel,sevgi ve pozitif duygu içeren kelimelerin söylediği kelimelerle, nefret içeren kelimelerin söylendiği su kristalleri mikroskobik görüntüde farklı çıkmıştır. Gerçekten düşünce ve kelimeler suya bunu yapıyorsa %60-%70’i su olan bedenimize neler yapabileceğini bir düşünün!

               Kendinizi her tanıttığınızda; kişiliğiniz geçit töreninde yol almaya başlar. Kendiniz en etkin kelimelerle, en kısa zamanda nasıl tanıtıyorsunuz. İyi bir girişin cazibesi, karakterin ilgi uyandıran ilk cümlesinde yatar. İyi yada kötü, sohbetiniz sizin reklamınızdır. Ağzınızı her açtığınızda, zihnimizi başkalarının görmesine izin veriyoruz. Kelimelerimiz zihnimizle ilgili neler söylüyor? Reklamınız ilham veriyor mu? İnsanları sizinle daha fazla zaman geçirmek için motive ediyor mu? Sohbetlerininiz çevrenizdekilerin yanında kendi kendine yapılan monologlar mı? Sohbet mi yapıyorsunuz; yoksa herkes kendi kendine monolog halinde mi? Jeff Daly’ın dediği gibi  “İki monolog bir diyalog oluşturmaz.” 

Kelimelerimizin etkin olma yolundaki kilometre taşları;

1.Dürüstlük (doğru, açık, sözünün eri)

2.Özgünlük  (kendiniz olmak)

3. Sevgi (niyet), olumlu ifadeler; bir başkasının yararına mı veya takdir içeriyor mu

4. Kısa, öz ve net cümleler

5. Ortak Dil

6.Basmakalıp sözlerden kaçınmak

7. Gereksiz yere özür dilememek

8. Asalak Kelimeler kaçınmak (Şeyyy! Eeeee! Hımm! Yani!)

9. Balyoz Kelimeler kaçınmak (ama, asla, her zaman, haklısın, sadece vb.)

10. Çanta Kelimeler kaçınmak (Farklı anlamlara aynı kelimeleri kullanarak olaylardaki anlamları daraltıyoruz. Kelime hazinemizin zenginliği devreye giriyor burada.)

11.Moda kelimelerden kaçınmak (okey! bye! kanka! vb.) Bu kelimeler ne dediğinizi değil, ne diyemediğinizi anlatır.

12.  Kelimelerimiz ayrıca sekiz ölümcül günahı içermemelidir; mazeretler, dogmalar, yalan, dedikodu, şikayet, yargı, argo, olumsuz olmamalıdır.

13.Emir kipi içeren kelimelerden ve sen dilini kullanmaktan kaçınmak.
 

             İletişim aynamızda kendimizi keşif ortaklığımızda sonraki sayılarda; sözlü iletişimin oluşumları, empati sanatı, dinleme sanatı, sözsüz iletişimin oluşumlarıyla beraber yol alacağız. Soralım kendimize var oluşumuzu yansıttığımız aracımız iletişimi yönetirken acemi, çırak, kalfa, uzman veya usta mıyız? Bir kere geldiğimiz bu dünya her birimiz eşsiziz ve mutluluğu hak ediyoruz. Tüm bu eşsizliğimizi yansıtırken neden usta olmayalım?

              Nedir etkilim iletişim?  Kendimizi etkin ifade etmek ve anlamayı başarmaktır.

              Neden önemli? Var oluşumuzu yansıtıyor, var ediyor. Her türlü birleştirici güçtür.

              Neden bu kadar zor? Kişilerarası dinamikler ön yargı oluşturarak, algılarımızı ve  anlayışımızı etkiler.

              Nasıl geliştirebilirim? Açık ve dürüst ol. Düşünürün dediği gibi ‘Söz yürekten çıkarsa, yüreğe gider. Söz ağızdan çıkarsa, kulakta kalır’.

               Geribildirim ver ve al.

               Tahminlerinin geçerliliğini kabul et.

                Etkin dinlemeyi kullan.

                Bu koskoca evren süper kümesinin geliştirebileceğimizden emin olabileceğimiz bir tek noktası vardır, kendimiz! Var oluşumuz kendisini en etkin şekilde yansıtılmayı hak ediyor. Ve varoluşumuzu yansıttığımız aracımızı sürekli geliştirmemiz gerekiyor. Çünkü bu beceri bizlere doğuştan verilmiyor. Ve sorulması gereken bir diğer soru; ‘Bugüne kadar iletişim becerinizi en etkin olarak yönetebilmiş olsaydınız, bugün nerede ve nasıl birisi olurdunuz?’

  İletişim yolunuz açık olsun. Usta kalın.