Her an nefesle buluşma an’ ındayız! Her an ilk izlenim’ in sahnesindeyiz! Unutmayın ki bıraktığınız ilk izlenim sizin hayata dair mesajınız; varoluşunuzun özetidir!
Karizma ’’Bireysel Manyetik Etki Gücü’’ makalemin üçüncü bölümündeyiz! Nicole Torres “Karizmayı tanımlamak zordur ama insan karizmatik birisini gördüğünde hemen anlar.” der. Ve karizma gücünü etklili bir ilk izlenimden alır! İlk izlenim 1 saniye 48 salise içinde oluşur. Sadece görüşmenin geri kalanını değil; o kişi ile olan ilişkinizin geleceğini etkilediği gibi; o kişi ile bağlantıda olan diğer insanlarla olan ilişkilerinizi de etkiler!
Ve etkili bir ilk izlenim gücünü; Özgüvenden, kendi duygularının ve içinde bulundukları ortam hakkında yüksek farkındalığa sahip olmaktan, pek çok durumda “olması gerekenle” ilgili güçlü fikirler yürütebilmekten, varoluşuna özgü bir heyecan ve coşkuya sahip olmaktan, görüntü ve davranışları anlamlı yönetebilmekten, etkili ve güzel konuşmaktan, misss gibi koku yaymaktan alır!
CEO’lar, insan kaynakları uzmanları genellikle, başvuruda bulunan bir kişiyi işe alıp almayacaklarına iş görüşmesinin ilk birkaç saniyesinde karar verdiklerini itiraf ettiler. Gördüğümüz ve duyduğumuz her şey ilk izlenimin filtresinden geçiyor! İlk izlenim ön yargıç fonksiyonu görerek daha sonraki süreci belirlemektedir. Üst düzey bir yönetici, ‘’Görüşmenin sonraki bölümleri sadece göstermeliktir’’ demişti.
Harika bir çekim için; öncelikle harika bir ilk izlenim yaratmak gerekiyor. Çünkü çoğu zaman ikinci bir şans olmayabiliyor. Birkaç saniye içinde, sadece bir bakışla, insanlar sosyal, eğitim, başarı ve ekonomik seviyeniz hakkında yargıya varırlar. Bu değerlendirmeler bir an için, fakat etkisi yıllar sürebilir. Bir anlık izlenimlerin etkisi neden bu denli uzun sürüyor? Ekonomist John Kenneth Galbraith’ e göre bunun bir nedeni şudur: ‘’İnsanın fikrini değiştirmek ile buna gerek olmadığını ispatlamak arasında tercih yapma durumu ile karşılaşan neredeyse herkes, kanıtların peşine düşüyor.’’ Davranış araştırmaları şu ana kadar onun haklılığını doğruladı. Biri hakkında bir yargıya vardığınızda, o kişiyle olan tanışıklığınız boyunca yargımızın doğru olduğunu kanıtlamakla uğraşıyoruz. Gördüğümüz ve duyduğumuz her şey bu ilk izlenimin filtresinden geçiyor. İlk izlenimde ki etki genellikle silinmez! İlk izlenimler için ikinci bir şans yok! Eistein’ in dediği gibi ‘’Ön yargıyı parçalamak, atomu parçalamaktan daha zor.’’
İlk izlenimin bu denli etkili olmasının bir sebebi de genellikle doğru olması! Yapılan bir çok araştırma bu durumu desteklemektedir. Agustin Teksas Üniversitesinde gerçekleştirilen bir çalışmada insanların bir resme bakarak 10 kişilik özelliğinden 9’unu doğru olarak tanımlamışlardır. Bu kişilik özellikleri; dışa dönüklük, uyumluluk, açık sözlülük, vicdanlılık, duygusallık, tutarlılık, hoşlanırlık, özsaygı, yalnızlık, dindarlık, hatta siyasi tercih! Bir başka yapılan araştırmada Havard Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, öğrencilere daha önce hiç görmedikleri bir öğretmenin iki saniyelik sessiz videosunu izletmişler. Ve öğretmenin etkinliğini değerlendirmelerini istemiştir. Araştırmacılar daha sonra bu değerlendirmeler ile, bu öğretmenden bir dönem ders almış öğrencilerin değerlendirmelerini karşılamışlar. Her iki grubunda değerlendirmesinin benzer olması etkileyicidir.
Biriyle ilk kez karşılaştığımızda dört adet ‘’ilk izlenim unsurunu değerlendirmeye alıyoruz: Güvenilirlik, beğenilebilirlik, çekicilik, güç! Biriyle ilk karşılaşmanızda olumlu bir ilk izlenim bırakırsanız, ilişkinizin rengi bu ilk izlenimle belirlenir; dolayısıyla terazinin ibresi sizin tarafınız gösterir. Evet ilk izlenim sadece konuşmanın geri kalanını değil, o kişiyle ilişkinizin geleceğini etkiler. Kötü bir ilk izlenimin üstesinden gelmek mümkün mü? Evet mümkün! Ancak bunun için ilk başlangıçtan itibaren karizmatik olarak algılanmış olmaktan çok daha fazla çalışmanız gerekir.
Havard’ lı ekip ilk izlenimlerin beynin en hızlı ve aynı zamanda en ilkel bölümü tarafından oluşturulduğunu fark etmiştir. Bu sürüngen beyni, içgüdüsel, ilkel reflekslerimizi oluşturur ve atalarımızın hayatta kalmasında önemli bir rol oynamış olabilir. Avcı-toplayıcı olduğumuz zamanlarda görüş alanınıza giren şekillerin canlı ya da cansız, insan ya da insan dışında bir varlık, dost ya da düşman olup olmadığına, diğer bir deyişle savaşmak mı; kaçmak mı, yoksa rahatlamak mı’’ gerektiğinde karar vermek için sadece bir anlık zamanımız vardı. Bu anlık kararları verebilmiş olanlar hayatta kaldılar, ilerlediler ve çoğaldılar. Verememiş olanlar ise yok olmaktan kaçamadı.
Günümüzde bile biriyle ilk karşılaşmamız da, içgüdüsel olarak dost mu düşman mı diye sorarız. Niyetlerin dostane olma olasılığı nedir? Bu sorulara cevap bulmak için; kabileler halinde yaşadığımız zamanlarda çok yararlı olan ipuçlarına bakmaya devam ederiz: Dış görünüm, davranışlar, kelimeler ve tabi hisler! İnsanlar en çok, dış görünüş ve davranışlar dahil olmak üzere; herhangi bir yönden kendilerine benzeyen insanların yanında daha rahat ederler. Kıyafet ve kelime seçiminizle ortama ne kadar uyum sağlayacağınıza karar verin. Tokalaşmak! İyi bir tokalaşmanın etkisi tahmin edemeyeceğiniz kadar uzun sürebilir. Unutmayın eliniz terli tokalaştıysanız; yıllar geçse de sizinle ilgili konu geçtiğinde elinizde ki ter hatırlanacak! İnsanlarla etkili bir şekilde selamlaşmak için zaman harcamaya değer!
Görüntü yönetimi davranışlardan ve beden dilinden önce değerlendirilir. İlk önce kıyafetleri görüyoruz! Kılık kıyafet biçiminiz! Bedeni giydiriş şekliniz ruhsal özelliklerin doğrudan dışa vurulmasının önemli kurallarından biridir. Giyim biçiniz; etki yönetiminde özellikle ilk izlenimde %97 etkili. Sağlam bir ilk izlenim için görüntünüz amacınızı, gideceğiniz yeri, hedefinizi yansıtmalı. Tamamen aynı fikri bir gün önce gündelik kıyafetler; bir gün sonra takım elbise ile sunmak son derece farklı sonuçlar doğurabiliyor. (‘’Giyim Tarzınız Yaşam Biçiminizdir’’ yazımda bu konuya ayrıntılı yer verildi.)
Mesela bir etkinlikte etkili bir ilk izlenim bırakmak isterseniz! Tabi kim istemez ki! Hem samimiyet hem de güzel bir sohbet başlatmak için karşınızdakine kıyafetiyle ilgili iltifatta bulunmanız yerinde olur. Nezaket karizması yansıtmayı hedeflediğiniz zaman bu iltifat başlangıç yapmanın en iyi yollarından biridir. Daha sonra açık uçlu sorular sorarak devam edebilirsiniz! ‘’Bir hikayesi var mı?’’ ‘’Hikaye’’ kelimesinin çok güçlü duygusal etkisi vardır! Karşınızda ki insana hikaye anlatma isteği uyandırır. Bir başka iletişimi başlatacak soru ‘’nerelisiniz?’’ olabilir! ‘’Çocukluğunuzu orada geçirmek nasıl bir duyguydu?’’ Cevap ne olursa olsun konuşmanın devam etmesini sağlar! Etkinlikte iseniz ‘’Bu etkinlikle bağlantınız nedir?’’ ‘’Sizi buraya getiren nedir?’’ Gibi açık uçlu sorularla devam edebilirsiniz! Olumlu duygular doğurma olasılığı fazla olan sorulara odaklanın! İnsanlar sizinle, yaptığınız sohbetin yarattığı duygu arasında bir bağlantı kurarlar. Tüm bu süreçte önemli olan spot ışıklarını mümkün olduğunda karşınızdakinin üzerinde tutmaktır! Bu konuyla ilgili Benjamin Israeli; ‘’Bir kişi ile kendi hakkında konuşun! Sizi saatlerce dinleyecektir.’’ Demiştir. Hatta konuşurken en çok kullanılan kelime ‘’ben’’ değil ‘’sen’’ olmalı. ‘’Bu konuyla ilgili okuduğum A kitabı harika yerine!’’, ‘’Bu konuyla ilgili A kitabı çok huşuna gidebilir’’ demeyi deneyebilirsiniz. Kullanılan cümlelerin önüne ‘’bilirsin’’ kelimesini ekleyerek karşınızdaki kişinin silkelenmesini ve dikkatini vermesini sağlayabilirsiniz. Karşınızdaki kişilerin ilgi alanlarına odaklanın ve yapacağınız benzetmeleri bu alanlardan seçebilirsiniz.
Bir sonraki buluşmamıza kadar Tagore'nin dediği gibi "Güneş olamazsan yıldız ol, ama gökteki en parlak yıldız sen ol."