• İlkay Mavili YILMAZ | Eğitmen | Yazar |NLP Uzmanı | info@ilkaymaviliyilmaz.com
Farklı Bakıp Farklı Görebilmek: İnovasyon

Farklı Bakıp Farklı Görebilmek: İnovasyon

 

      Doğmak yetmiyor var olmak için; katkı yaptığımız kadar varız; fark yaratabildiğimiz kadar zamansızız!

      Görünenin ötesine geçip kelebeği görebilmektir inovasyon. Görünenle yetinirsen eğer, sadece tırtılı bilirsin. Dünle bugün arasında ki daha yeni bir sen farkıdır inovasyon!  Değişim olmadan gelişim mümkün değildir.  Der ki Victor Frankl ‘’İnsanın varoluş nedeni, kendini geliştirmekten çok;  kendini aşmak’’. Her şey Sizinle Başlar; İnovasyonda Sınır Sizsiniz.  Yaşamı anlamlı kılan bir ibadet; fark yaratılarak yapılan iyi bir işten başka daha ne olabilirdi ki? Kendine ihanettir; daha iyisini gerçekleştirebileceğin halde vasat bir hayata razı olmak.  On dört aydır devam eden Olmak istediğiniz Siz’e doğru çıktığımız Bireysel Marka Yolculuğumuzda ‘’inovasyon’’ durağındayız.  Yaptığınız her neyse, sizi mutlu ediyor mu? Cevabınız ‘mutlu etmiyor’ ise; bu cevap bir şeyleri değiştirme zamanın geldiğine dair bir işaret olabilir mi? Veya evrende iz bırakmaya niyetli miyiz? Bugün hayatınızın son günü olsaydı; şu yaptıklarınızdan farklı ne yapardınız? Yeniden düşünmeye şu an, şimdi başlamaya ne dersiniz? Farklı bakıp farklı görmeye; eşsizliğinizi seçip yansıtmaya ne dersiniz? Bu seçimde potansiyelinizin yanında olsun seçiminiz?  Yaşama katkıya hizmet etsin her seçiminiz. Hepimiz birer tohumuz aslında potansiyelimizi barındıran. Kendinizi tüketime değil; varoluş potansiyelinizin keşfine adadığınız bir yaşam dileyerek; zamana ve mekana bağlı kalmaksızın merhaba.

        Ferguson’un dediği gibi;  ‘’Herhangi bir yerden veya her yerden başlayabilirsiniz. Yeter ki orada bir değişim olsun ve bu sizinle başlasın.’’ Mevlana’nın da dediği gibi ‘’Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş; dünle beraber gitti cancağızım ne kadar söz varsa düne ait; şimdi yeni şeyler söylemek lazım.’’

         Bu dergi sizi ve beni; zamana ve mekana bağlı kalmaksızın buluşturuyor aslında. Ya bir sabah vakti büronuzda kahvenizi yudumlarken; ya bir öğle yemeğinde arkadaşınızı beklerken; günün herhangi bir saatinde hastanede; kafede; çalıştığınız iş yerinde yanınıza konuk oluyorum. Yüreğimden akan her kelimeyi; kendi değişim ışığınızın çakmağı olması inancıyla yazıyorum. Aslında her birimiz doğuştan markayız. Farklıyız! Eşsiziz! Büyüdükçe farklılığımızı yitiriyoruz.  Bir kere geliyoruz bu dünyaya ve hayat kısa. Her birimiz eşsizliğimizin farkına varıp; etkin ifade ettiğimiz kadar mutlu ve zamansızız. Biz buna değeriz. Eşsizliğimiz yansıtmak varken sıradan bir hayatı yaşamak; bireyin özünün intiharı değil midir?

              Bireysel markamızı yönetirken çıkmış olduğumuz bu yolculukta çok çalışmak yeterli değil; marka olmanın yolu kendimizi ‘’herhangi biri’’ olarak değil bir ''marka'' olarak görüp; bir proje gibi düşünüp, kendimizle ilgili algıları yönetmek ve potansiyelimize değer katarak; sürekli daha iyiyi hedefleyerek fark yaratmaktan geçiyor.

              İnovasyon markanın kendisidir. İnovasyon (buluş, yenilik, yaratıcılık); yeni ve faydalı fikirlerin yaratılması ve uygulamaya geçirilmesidir. Düşünce ve hizmetlerle yaşamı iyileştirmektir. Asıl olan nasıl hissettiğini anlamak ve daha iyi hissettirebilmenin yollarını aramaktır. Depremler beklenirken; güveni hissettirebilmektir inovasyon. Tsunamiler beklenirken gökkuşağını gösterebilmektir inovasyon! Yaratıcılık bir lüks değil her gün geliştirilmesi gereken bir yetenektir. Sürekli yeniden keşfetmek ve yenilenmek zorundayız. Hiçbir zaman yapılanla yetinmemek daha iyisini yapabileceğimizi düşünmek bireyi gelişime odaklar.  Bir sufi sözünde söylenildiği gibi  ‘’ Her arayan bulamaz, ancak bulanlar arayanlardır.’’ Evet aramadaki tutkudur inovasyonun anahtarı…

            Kendin olmakla başlayıp; daha fazlası olmakla devam eden yolculukta; bütüne ışığı zamansız ve mekansız yayabilmektir inovasyon.  Daha fazlası olabiliyor musunuz? Veya daha fazlası nasıl oluruz?  İnovasyon, yeni fikirlerle yeni değerler yaratma sürecidir. Girişimciliği ise toplumda ki ihtiyaç ve fırsatları belirleyip bunları karşılamak için risk alan ve eyleme girişmek olarak tanımlayabiliriz. Herkes kendi hapishanesini kendi içinde taşır. Rahatlık tuzağı, kalıplaşmış ön yargılar, okumamak, merak etmemek, yanlış bilinçaltı kodlar, kim olduğu ve neden varız sorusunun cevabının verilememesi bireyin hapishanelerini oluşturmaktadır. Düşünce kalıplarından kurtulmadıkça; eyleme geçmedikçe kişi yerinde saymaya mahkumdur. Yerinde saymak gelişen dünyada gerilemektir. Hareketin olmadığı yerde her şekilde ölüm başlar. Gandi ''Dünyada görmek istediğin değişimin kendisi sen OL'' diyor. Hep bir şeyler değişsin diyoruz. Şu şöyle olmalı; bu böyle olmalı. Ve aslında her şeyin kendimizde başladığını farkında olmak gerekiyor. Hepimiz birer ışığız ve unutmamak gerekir ki; var oluşta ışığımızı yansıttığımız kadar varız. Ruhumuz sonsuz! Dünya yolculuğumuzda ruhumuzun ihtiyacı ışığını yaymak; ruhumuzun nefesidir katkı sağlamak! Asıl inovasyon her şeyden önce insanlara  değerli olduğunu hissettirebilmek; insanları gülümsetebilmektir. Her şey içeriden dışarıya doğru; içerde ne olup bitiyorsa dışarıda olup biten odur. 'Her şey sizinle başlar' felsefesinden yola çıkarak; bireyin önce kendini değerli hissetmesi; kendini gülümsetebilmesi gerekmektedir. İyi hissetmek ve iyi hissettirebilmektir inovasyon. İnsanlara sıcacık ve içten davranabiliyor muyuz? Birbirimize tutunabiliyor muyuz? İnsanları gülümsetebiliyor muyuz? İnovasyon biz olabilmektir. Tüm sorunların sebebi senin bölünmüş olman, bir kopukluk, bir kaos olması, bir uyum olmamasıdır. Önemli olan bir olmak, birlik olmak.

                     İnovasyon Yolculuğumuzun Kilometre Taşları

  1. Kanıt yokluğu, yokluğun kanıtı mıdır? Bakmak görmek değil!

              Bir şeylere bakma biçiminizi değiştirin ki baktığınız şeyler değişsin. Baktığımızı oldukları gibi görüyoruz; yoksa olduğumuz gibi mi? Gözümüze gerçek gibi görünen şeylerin çoğunun aslında kendi algılarımızın idaresinde olduğu gerçeğini kabul etmemiz gerekiyor. Ve görmeyi beklediğimizden daha fazlasını göremeyiz. Basmakalıp fikirler net görmemizi engeller ve hayal gücümüze yer bırakmaz. Mesela bu konuyla ilgili bir düşünürün dediği gibi ’’Kafeste yaşayan kuşlar uçabilmenin hastalık olduğunu zannederler.’’ Önyargı düşüncenin deneyimlenmesini engelleyen en önemli kurşunlardan biri ve düşüncenin ölümüdür.

Farkındalık her türlü değişimin başlangıç noktasıdır. Görüyoruz; ama dikkatli bakıyor muyuz? Duyuyoruz; lakin ne kadar dikkatli anlamlandırıyoruz? Benliğin farkındalığı önemlidir. Çünkü bu bizim kim olduğumuzu anlamamıza ve geliştirmiş olabileceğimiz her türlü sağlıksız kalıbı tespit etmemize; nerede olduğumuza; nereye gitmek istediğimize yardımcı olur. Sıkı sıkıya sarıldığımız olumsuz kalıpları anlayarak onları değiştirmek mümkündür. Farkındalık gerekir; bir şeylerin ters gittiğinin; nereden gelip; nerede olduğumuzun ve nereye gittiğimizin farkında değilsek; onu değiştirmeyi düşünemeyiz. Farkındalık, tüm gerçeklik yaratılışı girişimlerinin başlangıç noktasıdır. Temelini önce kendi sessizliğimizi dinlememizden alır. Kaynak bizim içimizde; kaynaklı düşünebilme becerimizde. Yaptığımız işe inanmakta. İnanmadığımız bir işi nasıl eyleme dökebiliriz? Bakmak görmek değil! Bakış açısını geliştirip; olasılıkları artırmak gerekir.

             Picaso der ki’’ Her çocuk bir sanatçıdır. Sorun büyüdüğümüzde de sanatçı kalmayı sürdürmektir.’’ Hepimiz sevgi dolu, doğal ve yaratıcı doğduk. Çocukken bir kutunun bir kaptan çok daha öte şeyler olduğunu bilirdik. Bir kutu bir araba, bir ev, bir kule, bir masa ve daha bir çok olasılığı sayabiliriz. Hayal güçlerimiz bir kavram ile sınırlı değildi. Olasılıkları ortadan kaldırmak değil, olasılıkları çoğaltmak için çabalardık. Soru işaretlerimiz nokta oldu büyüdükçe. Bir şey gördüğümüzde onun ne olduğuna karar verir ve üzerinde pek fazla düşünmeden ilerleriz.

       Bir sözcüğü tek başına tek bir anlamı olan sözcük olarak okumaya kalkışırsak o sözcüğe dair yeni ve farklı bir şey keşfetmemiz o kadar güç olur. Bizlere bilgiyi tekrar tekrar aynı şeklide işlememiz öğretilir. Ezbere ve tekrar mantığında kurtulmak gerekir. Hayata kendileriyle yaklaştığımız alışkanlıklar, düşünce şablonları ve rutinler yavaş yavaş birikir. Ta ki başka olasılıklara dair farkındalığımızı bariz biçimde azaltana dek. Sanki zaman içinde hayal gücümüz üzerinde katarakt gelişmekte ve etkileri ancak zamanla açığa çıkmakta. Katarakt farkındalığımızı bariz biçimde azaltana kadar bu birikimi neredeyse fark etmeyiz. Örneğin Coca Cola logosunda Coca Cola yazmadığını fark ettiniz mi? Coca –Coca diye okunur.

  1. Öz, imge ve şablonu kavramsal olarak birleştirme becerisi kazanmak. Simonton derki ‘’Dahiler sadece yetenekli olanlardan daha yeni bileşimler ortaya çıkardıkları için dâhidir ’’der. Yaratıcı düşüncenin  yeni bileşimler yapma becerisini gerektirdiğini gözlemlemiştir. Özgün karmaşık damlalar şablonu yaratan iki farklı gücün birleşmesidir.
  2. Kendini tanı! Kimsin Sen?
  3. Neden varım sorusunun cevabını sorgulamak! 

 İnsanın var oluşunun sırrı yaşamakta değil; yaşama nedenindedir. Varoluş nedenimiz; hayattaki rolümüz, görevimizdir, görevimizi nasıl yerine getirdiğimizdir. Neden Varız?  Bu yol ‘’Kendini Bilme’’ yoludur.  Der ki Maslow ‘’ İnsanın varoluş nedeni, kendini gerçekleştirmesidir.’’ Bireyin anayasasıdır. Bireysel markamızı varoluş nedenimiz üzerine inşa ederiz.

  1. Kendin OL!

 Kimisi sadece kendisini ifade eder. Kimisi de sadece istenileni? Siz hangisisiniz? İstenilen siz fark yaratabilir mi? Ki insan takipçi değil, keşifçi olarak tasarlanmış bir organizmadır.

  1. Odaklanmak. Hedefiniz olsun.

Hedef, yaratıcı düşüncenin tohumudur. Hedef kararlılık katar yolculuğa. Hedefini bilen kişi daima özünü hatırlardı; özünde ki eşsizliğini!

  1. Konfor alanında çık!

 ‘’Gemiler limanda güvendedir; zira yapılış amaçları bu değildir.’’ İnsanız nefes almak mı amacımız? Sadece yemek; içmek mi? Sorgulamak lazım! Yunan filozofu Sokrates’in dediği gibi ‘’Esasen sorgulanmamış bir hayat yaşanılmaya değer değildir’’.

  1. İlham al!

İlham alan biri ne olursa olsun potansiyelini keşif yolculuğuna başlamış demektir. İlham evrendeki en değerli duygudur. Değişim ve gelişimi başlatır. İlham tüm evreni etkileyebilecek güce sahiptir. Ve modelle; başkası yapabiliyorsa sende yapabilirsin. Başarılı kişilerin izlediği yolları gözlemlemek gerekir. Esinlen doğadan! ki en büyük öğretmendir doğa. En yaratıcı güç doğadır. Sıra dışı üretkendir doğa.  Atalarımızın kendilerine nasıl düşünüleceğini okulları yoktu. Hayal güçlerini yapılandıracak bilim insanı, filozof, doktor yoktu. Doğal ve kendiliğinden düşünüyorlardı. Algıladıkları özleri, işlevleri ve şablonları kavramsal olarak birleştiriyorlardı. Doğayı gözlemlediler. Ev hayvanlarını beslemeleri karşısında gördükleri sadakati gözlemlemek; ayrı gruplar arasında armağan vermek fikrini tetiklemiş olabilir. Yumurta kabuklarıyla yapılan kolyeler, bir iyilik, anlaşma sırasında hediye olarak verilebiliyordu. Hangi mantıklı zihin birinin evcil hayvan beslemesiyle komşularıyla anlaşma arasında mantıklı bir bağ kurabilir.

  1. Fark yaratmak istiyorsan ‘Dinle’!

İnsanları yeterince iyi dinlemek zeka gösterisi yapmaktan çok daha iyidir. Hepimizin ihtiyacı anlamak ve anlaşılmak. Varoluşun kapısı anlamak ise; anahtarı dinlemektir. Böylece tek bir kelime etmeden bile karşınızdakini etkileyebilirsiniz.

  1. Kendinize güvenin!

 Söyleyebileceklerimizden daha fazlasını biliyoruz. Seneca derki; ‘’ Cesaret etmememizin nedeni bir şeylerin zor olması değildir; cesaret etmediğimiz için bir şeyler zordur.’’ Bilgi korkak beyinlerde; bedenin yüküdür. Mustafa Kemal Atatürk bu konuyla ilgili ‘’Acizler için imkansız, korkaklar için inanılmaz gözüken şeyler kahramanlar için idealdir’’ der.

  1. Sorumluluk alın!

Kendini acımasızca eleştir. İşler yolunda gitmeyince suçlayacak birileri aranır. Sakın yapma! Sorumluluğunu kabullen! Virajı geride bırakın! Dünü düşünüp umutsuzluk yaşayacağımıza; odağımızı yarını inşa etmeğe yöneltmeliyiz. Steve Jobs’un dediği gibi ‘’Bizim için mesele hep bir sonraki hayali gerçekleştirmektir.’’

  1. Büyük düşünün!  

Daima ileriye doğru! Daima daha iyiyi hedefle;  asla yerinde durma! Steve Jobs ''Küçük düşünenler, asla büyük işler başaramazlar'' der. Daima daha iyiyi hedeflemek insanın en muhteşem yakıtıdır.

  1. Geniş bir hayal gücüne sahip olmak

Sadece hayaller kurup bunun hakkında konuşmak bir işe yaramaz. Hayatını şekillendirecek tek insan var. Sen!

  1. Meraklı olun! Doğru sorular sorun.

Merak ettiğim her şey senin kim olacağının; nereye gideceğinin yolunu çizer. Merakımızdır bizi geliştiren; diğer insanlardan farklı yapan. Ve insan merakına dönüşür.

  1. Alternatif düşünceler oluşturmak.

 İş yapış ve düşünme biçiminde değişiklik gerçekleştirin, Einstein der ki ; ‘’Aynı şeyleri yapıp her seferinde farklı sonuçlar beklemek deliliktir. ‘’

  1. Eleştirel düşünün!

Eleştirel düşünce yaratıcılığa giden yolu açar. Yaratıcılığın olmadığı yerde ise hareket ve ilerlemeden söz edemeyiz. Eleştirel düşünen insan kendini ilgilendiren olayın dışında seyirci kalmaz. Olaylara yön verir. Zorluklardan yılmaz. Yeni fikirlere açıktır. Kendi kalıplarına uymayan her türlü düşünceye de saygılı olur.

  1. İhtiyaçları tesbit etmek; ihtiyaçlara doğru yenilikçi çözümler getirmek
  2. Doğru zamanda doğru yerde olmak
  3. Hayata tutun
  4. Fırsatlara hazırlık ol;  sürekli gelişim çabası için emek göstermek demektir.
  5. Tecrübelerinizden ders çıkarın.
  6. Risk almayı öğrenmek

Risk içermeyen karar almak; öngörülebilir ve seni bir yere götürmeyebilir. Riskli karar senin hiç ummadığın şekilde düşünmeni ve hareket etmeni sağlayabilir. Ve sana istediğini elde etmeni sağlayacak başka düşüncelerin kapısını açabilir.

  1. Tuhaflıklarınızla barışın; üstünlüğünüz olabilir!
  2. Kitap okumak!
  3. İş bitirici olun!

 Harika bir fikre sahip olmak başka bir şey; onu harika bir şekilde hayata geçirebilmek başka bir şey. Zig Ziglar’ın da dediği gibi ‘’Başlamak için muhteşem olmanız gerekmiyor; ama muhteşem olmanız için başlamanız gerekiyor.’’

  1. Aynı misyon ve vizyonu paylaşan, aynı tutkuyla yol alan iyi bir ekip kurmak.

Var olabilmek için bütüne ihtiyacımız var. Birbirimizin tanıklığına, birbirimizin gücüne, birbirimizin öğretmenliğine ihtiyacımız var. Birimiz her şey olamaz; her şey olmaya kalkarsak her şeyden biraz oluruz. Her şeyden biraz olmak gerilemenin başlangıcıdır. Steve Jobs ''İnovasyon koridorlarda toplaşan, gecenin on buçuğunda sırf akıllarına yeni fikir geldi yada bir sorunu çözerken yanlış giden şeyi fark etti diye birbirlerini arayan insanlardan doğar.''

  1. Aksilikleri avantaja çevirin.

İnovasyonun en önemli basamağı başarısızlığı basamak olarak kullanabilmektir. Başarısızlığına yüklenilen anlamı değiştirmek gerekir. Geribildirim, deneyim, öğretmen, tecrübe, basamak gibi.

  1. Paranın efendisi olun (ki o sizin efendiniz olmasın)! Sadece para için yapmayın.
  2. İşinizi güzel yapın; aşık olun!

Hayatımızın büyük bir kısmını işimiz dolduruyor. Varoluşumuzu ifade ediş şeklimiz. Bütüne katkımızı, potansiyelimizi ifade ediş şeklimiz. Tam manasıyla kendimizi ifade edebilmek için müthiş olduğunuza inandığınız işi yapın. Ve müthiş işi çıkarabilmenin tek yolu işini ve insanları sevmekten geçtiğiniz unutmayın.

  1. Tasarıma, görüntüye, sunum sanatınıza önem verin!

Bireysel olarak kendinizi ifade edişinizde ve ürettiğiniz işi ifade edişinizde sunum sanatınıza özen gösterin. Sunum sanatınız; etkin iletişim becerileri, zarafet, nezaket ve görgü kurallarının uyumundan oluşsun.

  1. Konuşma biçiminizi değiştirin!

 Böylelikle düşünme biçiminizi de değiştirebilirsiniz. Hissetme biçiminizi de değiştirirsiniz. Neden eksik biçimde, neyin eksik olduğunu, neyin yanlış olduğunu, neyin orada olmadığını betimleyerek konuşuruz. Şöyle bir çevremize baktığımızda bir dışlama diliyle, olan yada olabilecek olan hakkında değil; olmayan ile ilgili konuştuğunu görürsünüz. Birine bir fikir verirsiniz ‘’fena değil ‘’ifadesini duyarsınız. Bu sunduğunuz tüm diğer fikirlerin kötü olduğu anlamına mı gelir. Söyledikleriniz duygularınızı etkiler. Duygularınız düşünce biçiminizi etkiler ve bunun tam tersi de geçerlidir. Dil, duygu ve etkileşim halindedir. Bu etkileşim üretim ve davranışımızı oluşturur.  Davranışlarımızda tavrımızı belirler. Bir kaç örnekle devam ettiğimizde;

İsterdim demek ‘’ … saydım ne kadar iyi olurdu.’’ demektir. Eğer daima doğru, risksiz ve herkesin verdiği kararları alırsan; sen de onlardan biri olursun. Oysa her zaman farklı bir hayal etmiş olabilirsiniz. İstiyorum demek ‘’Yeterince istersem elde ederim’’ demektir. İstediğini elde etmek demek, istediğini elde etmek için vermen gereken kararları vermen demektir. Çevrendekilerin vermek istediği kararları değil.

Yüzünüze vursunlar! Eğer yaptığınız işi birilerine gösterip  ’’ ne düşünüyorsunuz?’’ diye soracak olursanız sizi üzmemek için ’’güzel’’  diyeceklerdir. Bir daha ki sefere ‘’neyin yanlış olduğunu’’ sorabilirsiniz. Duymak istediklerinizi söylemeyebilirler. Lakin gerçek düşüncelerini söyleme şansları çok yüksek. Gerçekler acıtır; lakin uzun vadede pohpohlanmaktan iyidir.

  1. Bir şeyi anlamak gerçekte ne anlama gelir?

 Sözcüğün ne anlama geldiğini öğrenmek süreci gözünüzün önünde canlandırmanız gerekir. Bir şeyin ismini bilmekle onun nasıl işlediğini anlamak arasında fark vardır.

  1. Leonarda Vinci gibi düşünmek!

Vinci düşünce şablonlarında varyasyon oluşturmak için rastlantısal olayları sunmanın önemini ilk yazan kişiydi. Yaşadığınız güçlükle kavramsal olarak birleştirebileceğiniz sıradan konular bulursanız harika fikirler için ilham alacağınızı söylüyordu. Karşılaştığı herhangi bir manzara, bulutların şekli, ateşin külleri veya benzer yerlere bakardı. Gördüğünü hayal eder, sonrasında ise konusunu hayal ettiği konu ve olaylarla kavramsal olarak birleştirerek zihni harekete geçirirdi. Vinci ara sıra duvara boyayla dolu sünger atar rastlantısal lekeleri ve bunların neyi temsil edebileceğini düşünürdü. Düşünce yürüyüşleri yapabilirsiniz. Yolda ilginiz çeken nesnelerin üzerinde yoğunlaşın. Özelliklerini listeleyin. Sıradan bir sözcüğü, sembolü ya da resmi alıp bunu büyük bir kağıdın ortasına yazın ya da çizin. Sonra sözcük ya da resmi odak olarak kullanarak, beş dakika içinde çevresine not alabileceğiniz ne kadar çağrışım varsa yazın. Mesela bir sorun üzerinde çalışırken elinize rastlantısal bir kitap alıp okumak. Yenilik için en büyük fırsat sıklıkla ilgili alan dışından esinlenir.

  1. Düşünülmez olanı düşünmek!

   Einstein’ in dediği gibi herkes aynı şeyi düşünüyorsa; orada kimse düşünmüyor demektir.’’ Fikrinizin çılgın olmasından endişelenmeyin. Richard Bandler der ki ‘’Hayatta asıl farkı yaratan sizin ne kaynağa sahip olduğunuz değil; kaynaklarınızı kullanabilme becerisine sahip olduğunuzdur.’’

Kaynak sizin içinizde; insan sevginizde, biz bilincinizde, var oluş nedeninizde, hayallerinizde, gelişim çabanızda! Ve bu dünya o kaynaktan doğuyor. Ve sormak lazım kendimize; Bilgimle ne yapabilirim? Yeteneğimi nasıl kullanabilirim? Tecrübelerimi nasıl kullanabilirim? Çevremdeki insanlardan nasıl destek alabilirim?

        Değişmenin karşıtı olduğu gibi kalmaktır.

 Burada yine hareket vardır. Yalnız bu hareket geriye doğrudur. Değişim olmadan gelişim olmaz. Değişimde farkındalık ve konfor alanında çıkmakla başlar. Değişim eylemde kendini gösterir.  Gerçek anlamda özgün bir fikirle karşılaştığımızda, fiziksel eylemsizlik kanunuyla karşılaştırılabilecek olan, objelerin değişime karşı koyduğunu söyleyen bir tür kavramsal hareketsizlik yaşarız; dinlenme halinde olan bir obje o şekilde kalır ve hareket halinde olan bir obje de aynı güç tarafından durdurulmadığı müddetçe aynı yönde devam eder. Tıpkı fiziksel objelerin değişime karşı koyuşu gibi, dinlenmede de fikirler değişime karşı koyar. Ve hareket halinde olan fikirler durdurulana kadar aynı yönde ilerlemeyi sürdürür.  Sonuç olarak yeni fikirler geliştiğinde; bu yeni fikirler eski fikirleri hatırlatma eğilimindedir; yeni fikirler var olanın ötesine geçmez.

                 Başarılı ve mutlu insanlar kendilerini sürekli yeniden yaratırlar, esnektirler bir başka deyişle gelişime açıktırlar. Sorunlardan ve yeni durumlardan sürekli yeni bir şeyler öğrenirler. Yol alan insan her durumdan bir ders çıkarmasını bilen insandır. Birçok şeyi yapabilme şansına sahip değiliz; ama yapabildiklerimiz mükemmel olmak zorunda. Çünkü bu bizim hayatımız ve hayata bir kere geliyoruz. Ve hayat kısa.  En büyük eseriniz Siz’siniz.  En büyük eserimiz kendimize ve bütüne kattıklarımız. Sorgulamak insan olmanın şartı; insan olmak uyanmanın şartıdır. Ve sorgulamak lazım; Yaşamın en kalıcı ve en acil sorusu nedir?'' Sen kendin ve diğerleri için ne yapıyorsun?'' Varoluşta önemli olan var OLmak değil; ne katkı yaptığındır; yaptığın katkıda fark yaratmaktır. Yaptığımız her şey varoluş amacımıza hizmet ediyor. Var oluş amacımız ve hayatı nasıl anlamlandırdığımız; tüm yaşamımıza yansıyor. Frost der ki;  ‘’ İç geçirerek anlatacağım bunu ben, nice çağlar sonra bir yerde: bir ormanda yol ikiye ayrıldı ve ben; ben gittim daha az geçilmişinden ve bütün farkı yaratan bu oldu işte.’’

 Hayata katkıyla kalın!