• İlkay Mavili YILMAZ | Eğitmen | Yazar |NLP Uzmanı | info@ilkaymaviliyilmaz.com
Kararlarınızın arkasında ki temel içsel güç ve en muhtesem kıyafetiniz: Özgüven

Kararlarınızın arkasında ki temel içsel güç ve en muhtesem kıyafetiniz: Özgüven

         Her davranışımız ve kelimemizle kendimize katkıda bulunuruz. Kaynağımız özgüvenimiz; bu kaynaktan doğan birçok bileşim vardır. Kendimize ve başkalarına gösterdiğimiz nezaket; duruşumuzda ki zarafet, üstesinden geldiğimiz her ön yargı, önümüzde diz çöktürülmüş her zorluk, ayaklar altına alınmış her baştan çıkarış, insanların yararına atılmış her bir adım; OLmak istediğiniz Siz’ e bir adım daha yaklaşmaktır. İnançlı bir adım atmak! Korkularınızın, endişelerinizin esaretinden kurtulmak. Bunu nasıl yapacağız? Her karar verdiğimizde sürecin kendinizi ileriye mi, geriye mi? Götürdüğünü gözlemleyerek (akıllı risk alarak) kendinizi korktuğunuz bir şeyi yapmaya ikna edebilirsiniz.  Siz farkında olsanız da olmasanız da yeni bir gün başlayacak Siz kıymetini bilseniz de; bilmeseniz de hayat devam edecek. ÖZ’ ünüze güvenmenin hayatınıza, varoluşa hissettireceği kelebek etkisinin farkında olun.  Hayat bir hediye; lütfen paketinden çıkarın yeter. Ve lütfen kendi hayatınıza dahil olma cesaretini gösterin. Yaşayacağınız hayat önünüzde ve tek bir şansınız var. Kozadan özgürlüğe giden bu yolculukta; kendine özgürleşmektir özgüven! Sonunda Öz’ünüze güvenmek ve onu kucaklamak için kendinize izin verdiğinizde, kendinizi mutluluk ve başarıyla dans ederken bulacaksınız.

           İnsanın ömrü; kendi kararlarını vermeye başladığında başlıyor. Ve kararlarımızı verebilmek gücünü özgüvenden alıyor? Özgüven düşük olduğunda veya yönetilemediğinde birey yok olmanın girdabında sürüklenir!  Sadece görüntü de var olan; yaşanmamış yaşamlar çoğalır. Dünyadaki bütün kötülüklerin ve savaşların temelinde yaşanmamış yaşamlar vardır.

          Özgüven değerliliğiniz, yeterliliğiniz, yetkinlikleriniz ve yeteneklerinize duyduğunuz öz inançtan gelir! O öz inanç, kendini bilme haline özgüven diyoruzÖzgüven, insan yaşamının temel duygusal gereksinimlerindendir. Bireyin özünü bilmesi; özünü kabul etmesi; özünün farkında olmasıdır. Nereden geldiği; kim olduğu; kendini tanıması; artı eksi yanlarıyla yüzleşip; eksik yanlarını tamamlama konusunda azimli olmasıdır. Yeterlilik duygusunun hissettirdiği; emin olma halidir. Herhangi bir işi yaparken sizi iyi hissettiren histir.

             Özgüven bizlerin kendimizle ilgili düşüncelerimiz; düşüncelerimizin oluşturduğu duygular, inançları; ayrıca bu duygu, düşünce ve inançlarımızın ifadesi olan davranışları içerir. Özgüven; öz değer, öz saygı, öz sevgi, öz yeterlilik, özgüven, öz farkındalık, öz disiplin, mütevazilik, cesaret ve umut bileşenlerinin toplamıdır.  Özgüveni ayakta tutan iki sütun; Öz kimlik ve yapabilme duygusudur (bilgi, beceri). Öz saygı ve öz değer arasında çok ince bir çizgi var. Christina Hibbert bu ayrımı şöyle açıklıyor: “Özsaygı kendiniz hakkında düşündüğünüz, hissettiğiniz ve inandığınız şey iken, özdeğer bu sayılanların hepsinden daha fazlası olduğunuzun farkında olmaktır. Değerli, sevilebilir ve bu yaşam için gerekli bir değere sahip olduğunuzu kabul etmektir.” Unutulmamalıdır ki bizler her şeyden önce var olduğumuz için değerliyiz. Herkes biricik, herkes eşsiz. Kimse kimseden üstün veya aşağıda değildir. Özsevgi, yürek kadar egoyla bireyin kendini sevmesi! Ego demek ‘ben’ demek. Egonuz yürekten yukarda olursanız gaddar, yürekten aşağıda olursa köle olursunuz! Öz yeterlilik,  bireyin kendini yeterli hissetmesi bilgi ve beceri açısından! Maya Angelou diyor ki: ‘’Hayat, kontrolün elinizde olduğunu bilmeyi ve ‘’Seninleyim çocuk. Hadi gidelim demesini’’ sever!

             Güven Siz’ le ilgili bir durum. Karşımdakinin karakteri nasıldır? Bilgi ve becerisi nasıldır? Konuştuğunu bilir mi? Konuştuklarının arkasında mıdır? Sonuç üretme hali nasıldır. Bu durumun kendimize ait durumunu özgüven olarak tanımlıyoruz. Güven varoluşun yapıştırıcısıdır. Tüm varoluşun; önce kendi varoluşumuzun! Özgüven yönetimi sürecinde kendimize sormamız gereken 1. soru ben düzgün bir karakter miyim?2. Soru gerekli bilgi ve becerim var mı veya eksikse tamamlayabilir miyim? 3. Soru ise eyleme geçirebiliyor muyum?

          Özgüvenin dışarda gelen övgülerle, suçlamalarla veya kişisel donanımla bir ilgisi yok. Bizi gerçekten özgüvenli yapan nedir? Özgüven doğuştan gelen gizemli bir özellik değil, insanüstü başarılar kazanmış, övgülerle yüceltilmiş birkaç kişinin ulaşılabileceği sıra dışı bir başarının sonucu da değil! Her birimizin kazanabileceği bir beceri. Nerede ve ya kiminle olduğunuza gerek duymadan; geçmişten ve şu anki koşullardan bağımsız; her durumda bizimle olan sağlam bir özgüven inşa edebiliriz.

          Özgüvenimizi yönetmek asıl mesele bu süreçte. Özgüvensizliğin ve aşırı özgüvenin girdabında kaybolmaktan korumalıyız kendimizi.

           Özgüven kabadayılık değil! Kendi beceri ve yeteneklerine aşırı şekilde güvenen birey hatalı kararlar almaya mahkûmdur. Ben bilirim ifadesi, olayın bütününü kaçırmamıza sebep olur; yanlış kararlara zemin hazırlar. Eksik bilgiyle oluşan;  özgüven silahtır. Bilgili bir analiz yapmak ve yetkin kişilerin bilgisini almak yerine; tek başına karar alanlar amaçlarına ulaşamaz.    

           Başarısız olmayacağınızı bilseydiniz; hangi büyük hayalinizi gerçekleştirmek için adım atardınız? Sizi durduran şey korku mu? Kendinize inanmamanız mı? Kendi becerilerinizden şüphe etmek mi? Kendinizi hiç güçten düşmüş, etrafındakilere kapalı, kararsızlık içinde, yeniliklerle baş edemeyecek durumda hissettiniz mi?

           Birçok insanın bazı alanlarda olağanüstü yetenekleri olduğu halde; pek azı belirli bir yere gelebiliyor. Doğal yetenek ve üstün zeka derecesi gelecekte ki başarıları açıklamaya yetmiyor. Hepimizin hayatı sanatsal bir çalışmadır. Hepimiz potansiyelimizle dünyaya geliriz. Hepimiz kendi hayatımızın heykeltıraşıyız; kaderimizin elimizde olduğunun farkında olmalıyız. Kaderimizi şekillendirecek potansiyelimizi kullanabilme ve geliştirebilme becerisini edinebilmeliyiz. Ki bu becerinin kaynağı özgüvenimizdir. Mutlu; başarılı ve geniş bir hayatı; sınırlı düşünce ve davranışlarla elde edemezsiniz. Sınırlı düşünce ve davranışın genişlemeye giden yolundaki güç özgüveninizdir.

           Eğer temelinde her birimiz birbirinin eşi bir beyinle, aşağı yukarı aynı düzenleme ve usta olma potansiyeli ile dünyaya gelmişsek, niçin çağlar boyu sınırlı sayıda insan bu potansiyel gücü fark edip varoluşa katkı sağlayıp; iz bırakmıştır? Mutluluk hepimizin en doğal hakkıyken neden birçok insan mutsuz, neden birçok insan bir maddeye veya bir insana tutsak ve bağımlı olarak hayatını sürdürür? Cevaplanması gereken en önemli sorular bunlardır.

           Özgüven, psikolojik yaşamın ana öğelerinden biri, duygusal bir gerekliliktir. Kendini belirli bir ölçüde değerli bulmayan insanın temel gereksinimlerinin çoğu karşılanmadığı zaman sıkıntı içinde yaşar. Sıkıntı bireyi mutsuz yapar; düşünceyi daraltır; gelişimi durdurur.

           Huzurlu bir ruh haline ulaşmamız, ilişkilerimizin düzelmesi, performansımızın artmasının temelinde ki güç özgüvenimizdir. Özgüven; kendinizi algılama ve duyumsama biçimini yöneten güçtür. Emerson ‘Güç bulaşıcıdır’ diyor. Bu güç yaşamının bütün yönlerini etkiler. Bu güçle zamanla artan özgürlük ve mutluluk duygusu kazanırsınız. Bu güçle yenilgi ve sıkıntıları mutluluk ve başarı yolunda birer basamak olarak değerlendirirsiniz. Özgüvenini yönetenler, kendilerini ve diğer insanları rahatlatmak gibi harika bir yeteneğe sahipler. Ve genelde güçlü onaylanma ihtiyacına yönelik ortaya çıkan endişeden arınmış gibiler. Hem kendileriyle; hem çevreleriyle barışıktırlar.

             İnsanları diğer canlılardan ayırt eden temel özelliklerinden biri kendinin farkında olması ve geliştirmeye, üretmeye açık olmasıdır. İnsan bir kimlik oluşturur ve sonra kimliğe değer kazandırır. Bir başka değişle kim olduğunu bilerek tanımlamak, daha sonra bu kimliği sevip sevmediğinize karar verme gücüne sahipsiniz. İşte özgüvenin olmayışı bireyin bu yargı gücü ile ilgilidir. Çevrenizde ki kimi duyumları sevmeyebilirsiniz; lakin kendinize ait kimi parçaları red ediyorsanız, sizi ayakta tutan ruhsal yapınız bundan zarar görecektir. Kendinizi yargılayıp red ettiğiniz yerde sosyal, akademik ve mesleki daha az risk alırsınız, insanlarla karşılaşmaktan, başarısızlık olasılığı bulunan herhangi bir durumun üzerine gitmekten, kendinizi ifade etmekten çekinirsiniz. Kendinizi red ettiğinizde potansiyelinizi daraltır; zamanla yok edersiniz. Kendinizi daha çok yargılamamak ve red etmemek için koruyucu duvarlar örer, savunmalar geliştirirsiniz. Kendinize karşı suçlama ve öfke duygusu gelişir. Sürekli bahanelere sığınır ve bağımlılık veren maddelere yönelebilirsiniz!

         Kendinizi algılama ve duyumsama biçiminiz değişebilir. Bunların değişmesi yaşamınızın bütün yönlerini etkiler ve zamanla bir özgürlük duygusu kazanırsınız. İçerde ne varsa dışarda o olur.  Evren frekans dünyası; her birimiz birbirimizin frekanslarını hissediyoruz. Sizin kendinize hak görmediğiniz bir duyguyu kimse de size hak görmez! Ayrıca siz de olmayan bir duyguyu kimseye de veremezsiniz! Vermeye kalktığınızda ya bağımlılık gelişir; ya da yalakalık! Bir başka deyişle ruhunuzu satılığa çıkarmış olursunuz!

       Hiç tedirgin hissetmesek veya bulunduğumuz yere ait olmama hissi bizi rahatsız etmese; hiçbir zaman konuşmaktan zorlanmasak, asla  utangaç olmamak ve bir an olsun endişe hissetmesek, başkalarından onay bekleme ihtiyacının dışına çıksak muhteşem olmaz mıydı!

       “Peki, özgüvenimi nasıl oluşturabilirim ve nasıl yönetebilirim?” sorusunu sorarsanız; bir sonraki makalemde kelimelerim ve gözlerinizin buluşması dileğiyle!