Sonsuz Şimdi ’ye Susayış!
Anda olmak damlada ki okyanusu fark etmek ve derinlerinin sonsuz keşfine açılmakken; anda olamamak damlada kalıp; susuzluktan ölmektir.
Bilincimizin ölü geçmişe ya da hayal edilen geleceğe dayalı istek ve beklentiler tarafından yönetilmesine izin vermediğimiz sürece, burada ve şimdinin tadını çıkarmak için ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Varoluşçuların ’’yaşan ölü’’ dedikleri insan olmak zorunda değiliz. Şimdiye kadar her an mutlu olamamamızın sebebi, bilincimizi sahip olmadığımız şeylerin tasasına terk etmek, ya da sahip olduğumuz fakat artık yaşamımızın akışına uygun olmayan bir şeyi tutmaya çalışmaktı. ‘’Burada ve şimdi olmak ’’ kendimiz, yaşadığımız dünyadaki insanlar ve nesneler arasındaki en iyi etkileşim kalıbının anahtarıdır. Bu anahtar, gerçek kurtuluşun, gerçek doyum, huzur ve yaşamın anahtarıdır. Anda olmak içimizde karşıtı olmayan bir iyilik, kendi dışında bir şeye bağlı olmayan bir Var’ lık sevinci hissetmektir. Geçici bir deneyim değil kalıcı bir mevcudiyettir. Kesintisiz bir biçimde düşünmekten, olumsuzluktan, hepsinin üzerinde psikolojik bir ihtiyaç olan geçmiş ve gelecekten kurtuluştur.
Aramakta olduğumuz her şey içimizde! İleriye, içeriye ve yukarıya! Her birimiz keşfe çıkmış bir kaşifiz, içimizde ki anlam yolculuğuna doğru yürürken. Anda olmak; sonsuz ruhumuzun sınırlı bedenimizle buluştuğu ana zihnimizin tanık olmasıdır. Şimdiye girmektir anda olmak. Şimdiki zaman farkındalığına yolculuk değil midir var olmak! Farkında olabildiğimiz kadar hissediyoruz varoluşu. Ve Varoluşa verebileceğiniz en büyük armağan ışıldayan an! Ve daha mutlu sen! Daha üretken bir sen! Işıldayan anda mümkün. Anda verilen kararlarla, anda ki varoluşla. Anda şekillenir mümkün geçmiş ve mümkün geleceklerimiz. Ve sonsuz şimdide devam eder. Anda ki huzuru, yaratımı hissedersen; kelebek etkisi yapar sonraki, bir sonraki anlara ve tüm yaşama.
Var mısınız şimdi ki anda var olmaya! Var mısınız geçmiş ve geleceğin kaosunun içinden anın farkındalık ipiyle şimdiye tırmanmaya! Var mısınız kesintisiz düşünmenin korkunç esaretinin sonu; inanılmaz özgürlüğe ulaşmaya? Muhteşem özgürlüktür; özün gür bir şekilde aktığı andır an’ da olmak. Her anı mucize olan bu yaşamımızda anın muhteşem kutlamasını yaşamaya ne dersiniz? Çünkü biz bu kutlamayı hak ediyoruz! Bir sonraki anı içinde bulunduğumuz an oluşturuyor. İçinde bulunduğumuz anı kaçırırsak bir sonraki anda bizi kaosun beklemesi kaçılmaz olur.
Buradaki vurgu anda değil ancak ana tüm dikkatimizi vererek yaşam deneyimlerimize getirdiğimiz varlığımızdır. Ve burada şükran duygusu başlar! Bu şükran duygusu, hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan bir şükür, bu davet, yolculuk ve yaşamın kendisinin armağan oluşuna duymakta olduğumuz minnettarlıktır.
Sevgili okur, siz benim için sadece bir okur değil, buluşup konuştuğum bir dostsunuz. Günaydın, tünaydın, iyi günler, iyi akşamlar, iyi haftalar, iyi seneler. Sonsuz şimdi de merhaba.
Bu buluşmamızda her bir kelimem bilinçaltının zihinsel hapishanesinden kurtuluşun köprüsü olan, ana adım atmanız için bir davetiye! Ve her şey anda başlar. Anda olmak, Anı kabul etmekle başlar! Kabullenme var olmaya, dönüşüme, gelişime açılan kapıdır. Bugünün hızlı dünyasında, şimdiki zaman farkındalığına yolculuk, bilinmeyen bir öncü ve var olmaya açılan kapı. Varoluşa giriş ve bu durumu sürekli kılış için rehberimiz Anda olmak. Susuzluk içinde kıvranıyoruz! Arıyoruz suyu; farklı yer; farklı zaman; dünde ve yarında. Farkındalığa ulaştığımızda suyu içmeye başlıyoruz, canlanıyor ve yaşadığımızı hissediyoruz. Ve farkındalığın anahtarı Anda olmak. Şimdide olmak. Şimdide olmak enerji yaratır; varlığı yayar. Anda olmak bütünlemektir; varlığın, birlik ile bütünleştiğini hissetmektir. Bu hissediş var olmaktır. Anda yoksan varoluşunun yokluğu başlamıştır farkında mısın?
Dilencinin biri otuz yıldır bir yol kenarında eski bir sandık üzerinde oturmaktadır. Bir gün onun önünden bir yabancı geçer. Dilenci yabancıya elini uzatır. ‘’Allah rızası için bir sadaka’’ der. ’’Benim sana verecek bir şeyim yok’’ der yabancı.’’ Sonra ‘’Sen neyin üzerinde oturuyorsun’’ diye sorar. ’’Hiçbir şey’’ diye yanıtlar dilenci. ‘’Niye bakayım ki onun içinde bir şey yok der ’’dilenci. ’’Sen yine de bak’’ diye ısrar eder yabancı. ’’ Dilenci yerinden kalkar ve biraz uğraştıktan sonra sandığın kapağını açmayı başarır. Ve o şaşkınlık ve sevinç içinde sandığın altınla dolu görür. Ve o sandık ‘’Şimdi de ki farkındalığınız’’; ve ben size o farkındalığınızı hatırlata; bütünün bir parçasıyım! Hazine sizin ana olan farkındalığınız. Varlığın ışık saçan sevincini; ona eşlik eden derin sarsılmaz huzuru bulamamış olanlar; şimdiyi geçmişten ve gelecekten dilenenlerdir.
Geçmiş bitmiş ve değiştirilemez. Gelecek te henüz gerçekleşmemiş olduğu halde, gerçekten içinde bulunup deneyimleyeceğimiz tek an olan anın içine girmek yerine zihnimizi ilüzyonla meşgul ederiz. Alışıldık üzere, dikkatimizi bu aldatıcı geçmiş ve geleceğe verme zihinsel durumunda kalarak şu anda olmakta olan özgün fiziksel ve duygusal deneyimleri kaçırırız. Hepimiz yaşamın tüm titreşimini içeren tek anı ihmal ederiz. Yaşadığımızı düşünür, nadiren varlık gösteririz. İlerlediğimizi düşünür; daireler çizeriz. Her şey hakkında zihinle hareket eder, fiziksel olarak var olmayı ve duygusal dengeyi bu duruma kurban ederiz. Dikkatiniz nerede yaratım orada. Dikkat sessiz iltifattır, dikkat enerji akıtmak, dikkat var etmektir. Anda olmak, düşüncelere kapılmak yerine olup bitene dikkati vermek demektir. Sonuç olarak, ne kadar zihinsel olarak ileri olduğumuza inanırsak inanalım bir karmaşaya kapılmışızdır.
Carpe Diem! Bulunduğun anın farkında ol! Eğer şimdi değilse ne zaman! Şimdi, neden en değerli şeydir? Birincisi o var olan her şeydir. Şimdi ki an; içinde tüm yaşamımızın filizlendiği andır. Yaşam şimdidedir. Yaşamımızın şimdi olmadı bir an olmamıştır ve asla olmayacaktır. İkincisi; Şimdi sizi zihnin sınırlarının ötesine götürebilecek tek noktadır. O sizin sonsuz ve formsuz varlık alemine giriş noktanızdır. Hiç bir şey şimdinin dışında var olmaz. Geçmiş bizim şimdi kim olduğumuzu ve nasıl algıladığımızı ve davrandığımızı belirler. Ve gelecek hedeflerimiz şimdi hangi eylemlerde bulunacağımızı belirler. Hiç bir şey geçmişte vuku bulmamıştır, hiçbir şey gelecekte vuku bulmayacaktır. O şimdi de vuku bulacaktır. Sizin geçmiş olarak düşündüğünüz şey eski bir şimdinin zihinde depolanmış anısıdır. Gelecek ise hayal edilen şimdidir. Geçmiş ve gelecek şimdiden ödünç alınmıştır.
Geçmişinle çelik çomak oynamayı seviyorsan, anda tereddüt içindeysen gelecekte hiç yoksundur. ‘’Geçmişe tövbe, bugüne secde; yarına dua yakışır’’ diyor üstat. Köpeklerin kemik çiğnemeyi sevdiği gibi; zihinde sorunları çiğnemekten hoşlanır. Hayatta bir insan düşüncelerinin halatını geçmişin sahilinden çözememişse, ne kadar acı çekse de, ağlayıp sızlasa da hiçbir yere gidemez.
Anı yaşamak! Anlamı kaydırmamak gerek bu süreçte öncelikle. Anı yakalayıp günü yaşa, yarını düşünmek veya tüketmeye devam etmek değildir. Carpe Diem ‘’Günü yakala, anı yaşa’’ der yol gösterir. ‘’Günü kurtar; boş ver gitsin demez’’. Yaşamı hoyratça harcamamızı tavsiye etmez. Tam tersi zamanımızı, kendimiz ve insanlık için çalışarak geçirmemizi söyler. Günler ve saatler düşüncesizce harcanacak savrulacak önemsiz değerler değildir. Her konuda olduğu gibi burada dinamik dengeyi yakalamak sistemin özüdür. Günün anın kıymetini bilip değerlendirmek esasken, geçmiş birikimle birlikte, gelecek planları da kontrollü olarak belirlenecek ve her zaman eylem içinde olunacaktır. Anda olmak yaşadıklarımızın, hislerimizin, eylemlerimizin farkında olmaktır. Bütünüyle tüm anda nasıl olursunun cevabını vermektir. Doğru yer ve doğru zamanda; uygun, yeni ve yaratıcı tepkiyi verebilme yetisidir. Anda en etkin eylemde bulunma sanatıdır. Eckhart Tolle der ki: “Mutsuzluğun birincil sebebi içinde bulunulan durum değil, sizin bu durum hakkındaki düşüncelerinizdir.” Sonsuz bir şimdideyiz! Ve hayat anda yaratılıyor! Kararlar anda veriliyor. Anı kaçırdığımızda; bir sonra ki anın farkındalığını da kaçırıyoruz. Ve ilüzyon başlıyor. Anda olmak şimdiki zamanda olmaktır. Geçmiş ve geleceğin şu anı çalmasına izin vermemek; anın tadını yudumlamaktır. O ismin ve formun ötesinde bulunan gerçek doğamızı bulmaktır. Şu an burada bulmaktır. Okuduğunuz kelimelerin kendisi olmaktır anda olmak. Baktığında maviyi hissetmek; kokladığında hanımeli çiçeğinin kokusunu tüm hücrene sindiğini hissetmektir. Rüzgarın esintisini; yağmurun dokunuşunu hissetmektir. Görmektir yaprağın yeşilini; sana bakan köpeğin gözlerinin derinliğini! Ne zaman gerçekten yediğin yemeğin tadını tüm hücrelerinde hissettin? Ne zaman karşıdakini dinlerken, kendi demek istediğini düşünmeden sadece dikkatle, anlamak için dinledin? Ne zaman zihnindeki düşüncelere 5-6 saniye de olsa dur diyebildin veya zihninden geçip gitmesine tanık oldun? Kendinizi zihinde aramayın! Çünkü zihin her yerde. Zihin ve ego bilinci anda olmayı engelliyor. Direniyorsanız; negatif bilinç içinde oluyorsanız anda değilsinizdir. Anda olmamak özle bağlantıyı koparmaktır. Anda zihnin dışına çıkmak; içsel huzur ve özle bağlantıda olmaktır. Düşünceden kopup keyif aldığımız anlar bizim anı yakaladığımız anlardır.
Anda Var Olmayı Uygulamaya Koymak
Tanık ol, gözetle kendini! Sonra anın içine gir hisset! Bu süreçte öncelikle kendini sevmek, kendini kabul etmek, anda olmayı ve bütünün bir parçası olduğumuzu kabul etmek gerekir. Hayatta var olabilme amacımızı fark etmek bu sürecin içindedir.
Meditasyon yapmak, nefes uygulamaları, namaz kılmak, yoga yapmak, egoya kapıldığını fark etmek, dikkatimizi ve niyetimizi kendimize bilinçli ve disiplinli olarak uygulamak. Tüm bunlar bizi ana getirir.
Sorun kendinize ‘’Nefes alıyor muyum?’’ sorusunu sorduğunuzda; o an kendinizi gözlemlemeye geçmiş; ana gelmişsinizdir. Artık siz şimdiki an olmuşsunuzdur.
Gece ve gündüz, dilediğiniz bir anda kendinize şu soruları sorabilirsiniz? Ne görüyorum? Ne duyuyorum? Günlük aktiviteleri bilinçli yapın; eli yıkamak, dolaptan fincan almak, yürümek. Mesela ellerinizi yıkarken suyun sıcaklığını; sabunun kokusunu hissediyor musunuz? Duyularınız haline gelin. Görme, duymak, tatmak, koklamak; sizi şimdiki ana getirecektir. Şimdiye dair olmayı ne kadar çok hayata katarsanız eskilerin tortularından o kadar çabuk kurtulursunuz. Bu basit günlük hareketler zihnimizin gürültüsünü susturmaya başlayacaktır.
Hangi duygu içindeyim? Duyguları izleyin; duygularınızın geçip gittiğini gözlemliyor olacaksınız. Kaygılardan uzaklaştıracağı için, hayata güven duygusunu geliştirmek. Tüm hayat hepsi bu-burada ve şimdi. Üzüntü, endişe, keşke ve diğer tatsız duygular tamamen sizi andan alıkoyar. İç görünüzü azaltmaktan, verimliliğinizi düşürmekten ve huzursuzlaştırmaktan, mutsuzlaştırmaktan başka bir işe yaramazlar. Kendimizi bu tüketici duyguların yararsızlığına ikna etmeliyiz. Şükran duygusunu hissetmek sizi ana getirir.
Kronometrenizi 1 dakikaya ayarlayın. Gözlerinizi kapatın ve şu üç şeyden birine odaklanmaya çalışın!
Bir başka nefes uygulaması, Bilinçli bağlantılı nefes tekniği ise nefes alış ve verişi arasında hiç duraksama olmadan gerçekleştirilen nefes uygulamasıdır. Nefesler arasında nefessiz boşluk yoktur. Sırtınız dik gözleriniz kapalı bir şekilde bağdaş kurarak yerde veya sandalyede oturarak başlıyoruz. Uyku ile güçlü bağından dolayı yatılmaması tercih edilir. Amaç hem beden tetikte; hem de bedenimizi unutmamamızı sağlayan bir pozisyon bulmaktır. Isı rahatlayabileceğimiz bir sıcaklıkta olmalı. Nefesimizi doğal olarak birbirine bağlıyoruz. Nefes alış ve verişi arasında hiç duraksama olmadan nefes alıp veririz. Alırken daha canlı bir nefes alırız. Nefes verişimiz kendiliğindendir. Nefes alışverişimiz eş sürelidir; arada duraksama yoktur. Niyetimiz nefes alışverişimizin tek bir bağlantılı nefes, tek bir devamlı akış olmasıdır. Burun nefesi idealdir. Ancak burun tıkalıysa ağızdan olabilir. Burun ve ağız ikisi birlikte kesinlikle kullanılmaz. Başka bir deyişle nefes alırken burnumuzu, nefes verirken ağızımızı (ya da tam tersi) kullanmamalıyız. Çalışma boyunca nefesimizi ‘’Ben şimdi burada birim’’ bilinçli yanıtıyla eş zamanlı olarak uygulayabiliriz. Ben: nefes alış, şimdi: nefes veriş, burada: nefes alış, birim: nefes veriş. Her nefes alış verişinde aynı kelimeleri kullanarak. Bu bilinçli yanıt sadece nefes seansı içindir. Bu çalışma süresince zaman algımız saat zaman kavramında uzaklaşır. Seans tamamlanınca dikkatimizi nefesimizden ayırarak; bir süre sessizce oturulmalı ve an deneyimlenmeli. Bu çalışma günde sabah ve akşam olarak en az 15 dakika olmalı.
Ve Karizma Yönetiminde Anda Olmanın Etkisi
Anda var olmak için elinizden geleni yapmaya çalışmanıza rağmen zihninizin sürekli dağıldığını; zihninizde düşüncelerin koşu ayakkabılarını giymiş halde koştuğunu hissettiğini gördünüz mü? Tam anlamıyla anda var olmanın çok kolay olmadığını fark etmiş olmalısınız.
Bir konuşmanın ortasında, dikkatinizin bir kısmının orada, diğer kısmının başka bir yerde olduğunu fark ettiniz mi? Sizce karşınızdaki kişi bu süreci fark etmiş midir? Bir görüşme sırasında tüm varlığınızla orada değilseniz, gözlerinizin dalması ya da yüzünüzdeki tepkilerin anlık gecikmeler göstermesi olasılığı yüksektir. İnsan beyni yüz ifadelerinin on yedi milisaniyede gibi kısa sürelerde okuyabildiğinden, konuştuğunuz kişinin tepkilerinizdeki en ufak gecikmeyi bile fark etmesi olasıdır. Oradaki varlığımız konusunda numara yapabileceğinizi düşünebilirsiniz. Dikkatimizi vermiş gibi, dinliyormuş gibi görüldüğümüzü düşünebilirsiniz. Dikkatimizi vermiş gibi göründüğümüzde beyinlerinizin başka bir şeyle meşgul olmasında bir sakınca olmadığına inanabilirsiniz! Lakin yanılıyorsunuz. Bir görüşme esnasında dikkatiniz orada değilse karşı taraf bunu anlayacaktır ve dinlenilmediği, önemsenmediği hissini yaşayacaktır. Samimiyetsiz olduğunuzu da düşünebilir. Bu durumda güçlü ilişkiler kuramayacağınız gibi karizmatik algılanmanız söz konusu bile olamaz. Madalyonun diğer yüzü siz tam anlamıyla orada olmadığınız için karşı tarafı dinleyip anlayamayacaksınız.
Neden anda olamıyoruz? Beyin yeni uyaranlara dikkati vermek için programlanmış. Atalarımız hayatta kalabilmek için, en ufak bir tehdite karşı bile duyarlı yaşıyorlardı. En ufak bir sese dikkat geciktiğinde tahmin edebilir misiniz neler olabileceğini! İkinci sebep ise toplumumuzun dikkat dağınıklığına teşvik etmesi. Sürekli bir uyaran akımına uğruyoruz. Doğal olarak bir çalışma sırasında anda olmakta zorlanıyorsanız kendinizi kötü hissetmeyin. Anda olmak birçok insan için zor. Lakin arada sırada, birkaç dakikalığına olsa bile tam olarak anda olmayı başarırsanız; önemli bir etki yaratırsınız. Bundan sonra yapacağınız ilk karşılıklı konuşmada zihniniz tanıklığa mı geçiyor; yoksa gezintiye mi çıkıyor (bir sonra ki cümleyi hazırlamak dahil) kontrol etmeye deneyin. Nefesinize veya ayak parmağınıza sadece bir saniye için odaklanarak kendinizi bulunduğunuz ana getirmeye ve karşınızdakine odaklanmaya çalışın. Sadece bu çalışmayı yaparak bile karizmanız da artış yaşarsınız. Düşünce şeklinizde (anda var olmanın önemini ve eksikliğinin bedelini fark etmek şeklinde) bir değişiklik de olduğundan oyunda öne geçmiş durumdasınız. Ayrıca, arkadaşınız sizinle konuşurken zihninizin gezintiye devam etmesine izin verirseniz hem endişeli, hem de stresli bir etki bırakacaksınız ve ya arkadaşınız kendisini önemsemediğiniz algısına kapılacaktır. Tam olarak kendinizi verdiğinizde bu durum beden dilinize olumlu olarak yansıyacaktır. Karşı taraf dinlenildiği, saygı duyulduğunu hissedecek. Daha etkileyici, hatırlanmaya değer olursunuz. Karizmatik bir etki bırakmış olursunuz. Yeni dünyada imaj yönetimi karizmatik liderlik üzerine odaklanmış. Karizmatik liderliğin en önemli özelliklerinde biri ise ‘’Karşı tarafa değerli olduğunuz hissettirebilme sanatıdır.’’ Ki kişinin karşı tarafa değerli olduğunuz hissettirebilmesi içinde önce kendisini değerli hissetmesi gerekiyor. Her şey içerden dışarıya. Sizde olmayan bir duyguyu başkasına veremezsiniz!
Şimdi, eylemin tek yeridir. Yaşam, şu anda var olmanın kalbindedir. Denilebilir ki ’’ Dün geçti! Yarın henüz doğmadı! An eyleme geçip, var ettiğimiz şimdidir. Bekleme, erteleme! Şimdi değilse ne zaman? Bugünün, anın size verilen en değerli hazine olduğunun kıymetini bilerek yaşayın. Hayyam’ ın dediği gibi; ‘’Gönlüm aranıp dünleri feryat etme, kam almak için yarınlar icat etme, dünler düş olup gitti, yarınlarsa hayal, cahilce şu gerçek günü berbat etme.’’ Anda olmak cesaret, özgüven ister. Andan kaçmamıza sebep olan duygu kaygıdır. Mutlu olduğunuz zamanlarda geleceği düşünmezsiniz. An tüm hayatın üretkenliğini içinde barındırır. An tüm varoluşun sonsuz huzurunu içinde barındırır!
Dörtnala koştuğunuz değil! Duraklayıp; varoluşun kutlamasını, sonsuz şimdide hissettiğiniz yaşamınızda; hissederek kalın!