Rachel Zoe diyor ki “Tarz, konuşmadan kim olduğunuzu göstermenin bir yoludur.” Tarzınızın tüm zamanlarda ki sihirli değneği! Ve masallarda ki sonsuza dek süren aşktır Koku!
Daha iyi herkes olabilir. Lakin herkes fark yaratamaz! Yeri doldurulamaz olmak için bir insan mutlaka farklı olmalı. Bir kere geldiğimiz bu dünyada eşsizliğimizi yönetirken OLmak istediğiniz size doğru çıkmış olduğumuz bireysel marka yönetimi yolculuğunda muhteşem bir durakta yakıt almak için durduk: Koku! Koku bireysel markanızın bir bileşenidir. Tercih etmenizi veya tercih edilmenizi sağlar. Koku nasıl göründüğünüzün, nasıl davrandığınızın önüne geçer. Miss gibi kokmak! Ne dersiniz miss gibi kokmaya? O kokuyu önce kendinizin içine çekmeye.
Hiç düşündünüz mü! Nasıl kokuyorsunuz? Kokuyla tamamlanmayan görüntü eksiktir! Giyim tarzınız, aksesuarlarınız, seçtiğiniz renk, yaydığınız koku! Sizin adınıza karşı tarafa mesaj veriyor! Koku aşk gibidir. Koku bir beste gibidir. Zamansızdır. Zihin unutur, koku hatırlatır. Ne dersiniz zamansız olmaya? Önce miss gibi temiz kokmak ve temizlik üzerine giydirilen o doğru kokuyu bulmak gerekir. Ve bunun için de emek gerekir. Yoksa beğeni mi, aşk mı diye karışır. Kokunuz sizin tamamlayıcınız, sizin imzanızdır. Kokunuz kim olduğunuzu anlatır ya da kim olmak istediğinizin altını çizer. Kokunuz sizin mutluluğunuzdur! Ya da mutsuzluğunuzdur!
Başka hiç kimse senin gibi olmadı ve başka hiç kimse senin gibi olmayacak; sen eşsizsin ve benzersizsin. Bunu kabul et, bunu sev ve bunu kutla. Ve o kutlamada başkalarının eşsizliğini ve benzersizliğini görmeye başlayacaksın.
İnsanın içgüdüsel davranışlarından biri ise sevdiği kişiyi koklamasıdır. Kokuların öyle bir inandırıcılığı vardır ki, sözden, gözle görmekten, duygudan, iradeden daha güçlüdür. Savılıp atılamaz bu inandırıcılık, soluduğumuz havanın ciğerlerimize işleyişi gibi, o da içimize işler. Beş duyumuzdan biri olan koklamanın etrafı tanıma, tehlikeyi sezme ve olaylarla kişileri hatırlamadaki yeri tartışılmaz. Ayrıca insan ırkının devamlılığı açısından büyük bir rol oynamaktadır. Koku duyusunun kaybına anosmia adı verilir. Koku alma duyusunun olmaması iştah ve libido kaybı ile koku hatıralarından kaynaklanan depresyona neden olabilir. Anosmia, kimi zaman Alzheimer ve Parkinson hastalıklarının erken belirtilerinden de olabilir çünkü bu iki hastalığın da nedeni Limbik Sistemle ilgili sistemlerin dejenerasyonudur. Aslında koku, en savunmasız algımızdır denilebilir. Diğer bütün duyu sistemleri izin isterler! Diğer duyular beynimizdeki hipotalamusa bir sinyal göndermek ve beynin geri kalanına bağlanmak için izin isterler. Ancak koku ile ilgili bilgileri taşıyan sinirler asla izin almazlar. Doğrudan bilinç altını etkilerler. Koku, amigdalayı doğrudan uyardığı için duyuları da doğrudan uyarır. Ardından koku sinyalleri beynimizde karar vermemizde rol oynayan orbitofrontal kortekse yol alır. Ve biz farkında olmadan karar verme sürecinde de baş rolü üstlenir!
Durağan bir yaşam tarzı içinde günde yaklaşık 18.000 kere, biraz hareketliysek 23.000 kere nefes alıyoruz. Bu nefes almalarda çok çeşitli koku kaynaklarından moleküller burnumuza giriyor. Varoluşun en muhteşem parfümü bebek kokusu, taze biçilmiş çim kokusu, insanın ruhunu ele geçiren taze çiçek kokusu, yağmur sonrası toprak kokusu. Koklar tekrar koklar ruhunu temizlersin. Geriye pırıl pırıl bir mutluluk bırakır. Fırından çıkmış taze ekmek, taze kek, kurabiye kokusu sarıp sarmalar bizi; iştah artırır; daha da ötesi sevgiyi, şefkati, anneyi, anneanneyi hatırlatmaz mı bize. Kahve kokusu, hatırlatmaz mı bize sımsıcacık bir dostu, hoş sohbetleri! Vanilya kokusu huzur vermez mi bize? Farklı kokularda ki mumları yaktığınızda alıp götürmez mi bizleri farklı dünyalara?
Sordum: ‘’En sevdiğin koku nedir?’’ Dedi: ‘’Tuhaf gelecek ama bebek kokusu…’’ Eğer elinize minik bir yavru almış ve o minik bebeği güzelce koklama şansına eriştiyseniz, bahsettiğimiz karşı konulamaz derecedeki hoş ve tatlı kokuyu biliyorsunuz demektir. Şevkat kokusu diyorum, öz kokusu diyorum ben bu kokuya. Bilim insanları bunu alışılmadık bir benzetmeyle açıklıyor: ‘’Bebek kokusu, insan beynindeki zevk ve ödül merkezlerini tıpkı çok aç birinin karnını doyurması gibi uyarıyor.’’ Frasnelli de “Farklı kokuların duygu, öğrenme ve hafıza merkezlerini uyarması gibi, bebek kokusu da ödül merkezini uyarıyor” diyor. Bu kokunun sebebi anne karnında bebeğin tüm vücudunu saran, çoğunlukla bebeğin saç kısmında gördüğümüz beyazla sarı arası renkteki “vernix caseosa” isimli tabaka. Siz düşündünüz mü en sevdiğiniz koku hangisidir? O sevdiğiniz koku sizi nerelere götürüyor? O kokuyu nasıl anlamlandırıyorsunuz?
"Koku hayatın anlarını yeniden hayata geçirir" diyor Karl Lagerfeld! Koku hatıraları canlandırabilir! Herhangi bir yerden aldığınız koku sizi bir kişiye, bir filme, çocukluğunuza, mutlu olduğunuz bir ana taşır. Beynimiz aldığı bir koku ile bize belli bir zaman ve mekanı tekrar yaşatarak hatıralarımıza geri dönmemizi sağlayabilir. Bu etkiye ‘Proust Etkisi’ denir. Fransız yazar Marcel Proust bir romanında hafıza ile kokuyu ilişkilendiren ilk kişi olduğu için bu ismi almıştır. Koku duyusu sevdiğiniz ya da unuttuğunuz anılarınızı canlandırabilir. Görme duyusun dışında hiçbir duyu organı duygularla bu kadar bağlantılı değildir. Koku tanışma ve değerlendirme evresinde gözün algıladığı tüm özelliklerden daha çok net algı oluşturur.
Vermiş olduğum eğitimlerde sorarım Sözsüz iletişim sürecini anlatırken. Sözsüz iletişim araçlarını sayarım ve derim ki ’’ Biri var ki hepsinden daha etkili; o bu listede yok. Lakin doğrudan bilinçaltını etkiler. Onun negatif olduğu yerde diğerlerinin hiç birinin doğru olmasının bir anlamı kalmaz. Nedir? ’’ Bir süre sessizlik kaplar mekanı. Cevap: Koku! Evet karşımız da ki çok güzel konuşuyor; bilgili de; çok da hoş görünüyor. Ve kokusu negatif! Ne güzelliğini, ne ne giydiğini, ne saçlarının nasıl durduğunu görmezsiniz; ne söylediğini duymaz ve ne de bilgi donanımını hissetmezsiniz! Burun deliklerinizi kapatmak ister; oradan kaçmak istersiniz. Unutmayalım ki akılda kalan sadece o negatif koku olur.
Ve yüreğimizde ki ışığı yansıtma şeklimiz gülümsemek! Siz insanlara gülümserseniz insanlar size hiçbir zaman cevap vermekte zorlanmazlar! Bizler gülümseyerek birbirimizin güneşi oluyoruz; bulunduğumuz ortamı aydınlatıyoruz! Unutmayalım ki; kokan bir ağız, çürük dişlerle gülümsemenin de ne anlamı olabilir ki?
Ve Parfüm! Victor Hugo’nun dediği gibi "Parfüm cennetten bir soluktur."
Onun siluetini görür görmez vuruldunuz. İsmini duyduğunuzda yüzünüz aydınlandı, gözleriniz parladı ve onu kokladığınızda aklınızı başınızdan aldı. Kimden mi bahsediyorum elbette parfümünüzden. Coco Chanel ne güzel söylemiş: ‘’Birisinin yanından uzaklaştığınızda, hatta yaşamından gittiğinizde, ardınızda bırakabileceğiniz en önemli izinizdir parfümünüz.’’ Gianni Versace ise "Parfüm kadın şıklığına sihirli bir dokunuştur, görünümün altını çizen bir detay, kadının kişiliğini tamamlayan, görünmeyen bir ekstradır. Parfüm yoksa, mutlaka bir şeyler eksiktir."
Hem kadın hem erkeğe dair çok şey anlatır parfüm. Varoluşa en güzel armağanlardan biridir o. Hisleri anlatmanın en güzel yollarından biridir koku. Müzik gibi, şiir gibi, hatta daha da öte. Parfüm zamansızdır, modası geçmez, masallarda ki sonsuza dek süren aşktır. Parfümünüz teninizden daha da yakındır size. Karakterinizi yansıtıyorsa, size potansiyelinizi hatırlatıyorsa, özgüveninizi hatırlatıyorsa, yüzünüzü gülümsetiyorsa, sürdüğünüz anda kokuyu kendinize dair hissediyorsanız o doğru kokuyu buldunuz demektir. Tıpkı hayatınızın aşkını bulduğunuz gibi.
Kokunun mevsimi vardır, hayatın olduğu gibi: ilkbahar, yaz, sonbahar, kış. Vanilya, bergomat, yasemin ağacı, amber, misk kış kokularıdır. İnsanın içini ısıtmaya yeter. Kış mevsiminde yaz mevsimine göre daha güçlü koku alırız.
Parfümü nereye sürmeli?
Tenimde o, kıyafetlerimde o, her yerde o! Kokunuz sizi anlatan enstrümandır. Chanel der ki’’ kokunuzu öpülmek istediğiniz yere sürün.’’ Parfüm sıcaklık ve hareketle yayılır. Vücudunuzda özellikle sıcak ve atar damarların geçtiği bölgelere, kanınızın pompalandığı noktalara sürdüğünüz parfüm siz harekete geçtikçe kokunuzun etrafa sizi daha çok sizi anlatmasını sağlar. Göğüs arası, ense, kulak arkası, şakaklar, boyun, bilek ve dirsek içi, diz kapağı arkası ve kürek kemiği gibi.
Parfümün sadece tene sürüldüğünü düşünüyorsanız yanılırsınız. Parfümünüzü önünüzde ki havaya sıkıp o koku bulutunun içinden geçin. Böylece binlerce parfüm molekülü vücudunuzun ve kıyafetinizin her yerine konacaktır. Siz yürüdükçe ve hareket ettikçe koku molekülü de sizinle beraber hareket edecek ve mis gibi kokmanızı sağlayacaktır. Siz insanların yanından yürüyüp geçtikten sonra imzanız olan kokunuz kalacaktır. Çünkü direkt bilinç altını etkiler. Ve parfümünüzün ucunda kalan son damlasını da işaret parmağınızla burnunuzun altına sürün ve o muhteşem kokuyu önce kendiniz koklayın. Uzun bir süre o kokuyu hissedeceksinizdir.
Evet öncelikle kendiniz için sürülmeli parfüm. Öncelikle kendi gönlünüzü feth etmelidir. Dışarıya çıkarken değil, sabah kalktığınızda önce o büyüleyici kokuyu kendiniz duymanız için. Sonra siz yürüdükçe havaya yayılan kokuyu hissetmek için insanlar gözlerini kapamalı. Sonra derin bir nefes alırken insanlar yüzlerinde tatlı bir tebessüm oluşmalı. Kokunuz sizin mührünüzdür. O yüzden bırakın başkaları gibi kokmak istemeyi, size özgü olması için çabalayın. Farklı kokuları keşfedin. Karakterinizin tarzınızın kokusuyla buluşmasına izin verin. Benim için parfüm dinginliğin kokusudur.
Aşk ya da parfüm!
John Oakes "Kişinin hayatının parfümünü arayışı, hayatının aşkını keşfetmesine benzer" diyor. Doğru kokuyu bulmak için önce kendini tanımalı insan, kendine yolculuk yapmak önemli. Karakteriniz, kişiliğiniz, hayat felsefeniz, ten renginiz, yeme alışkanlıklarınız, stilinize kadar pek çok sizin doğru parfümü bulmak sürecinde etkili.
Parfüm notalardan oluşur. Bestedir parfüm. Her bir parfümün 3 aşaması vardır. Tıpkı bir öykünün bir romana giriş, gelişme ve sonucu gibi. Sabreden sonuca ulaşır.
1.Nota: Parfüm teninizle buluştuğunda ki ilk 15 dakika içinde kokladığınızda ki kokudur. İlk Hoş geldin kokusudur.
2.Nota:1.notanın dağılmasından sonra 20 dk ve 1 saat içinde aldığınız kokudur. Parfüm artık size daha çok alışmıştır.
3.Nota: Esansına göre değişim göstermekle beraber parfümü sürdükten 2 saat sonra bu notayı duymaya başlarsınız. Genelde 2.nota ile karışan, birbiri içinde kaybolan bu koku parfümün temelidir, karakteridir, özüdür. Bu nota ne kadar kaliteliyse parfüm o kadar kalıcıdır.
Nasıl parfüm alınır?
Kerleo ise "Parfüm insanın kişiliğinin tamamlayıcısıdır, duygularının, baştan çıkarıcılığının bir parçasıdır. İyi bir parfüm insanı düşlere sürükler’’ diyor.
Ve bir kere geldiğimiz bu dünyada; doğada ki muhteşem kokuları hissettiğiniz, bu hissedişte varoluşun kutlamasını yaşadığınız anlar diliyorum. Ve parfüm! Coco Chanel der ki: ‘’Parfüm kullanmayan bir kadının geleceği yoktur.’’ Parfüm ruhunuzu yansıtır. Zengin ve keşfedilesi. Hiçbir koku bir başkasında sizde koktuğu gibi kokmayacak bunu hatırlayın. Eşsizliğinizi yansıtan doğru kokuyu bulmanız dileğiyle. Unutulmamalıdır ki koku her şeyden öte Öz’den gelir. Öz’ün temizliğinden. Sonra bedeninizin temizliği ile devam eder. Ve sonra ruhunuzun ve bedeninizin kendine yakıştığı kokuyla sonsuza dek sürecek aşk başlar.
Mis kokulu kalın… Mutlu kalın…