Merhaba! Lorene Cory diyor ki ’’ Yeteri kadar sevmemişim, ya da kendimi sevdirmemişim, hayat yanı başımda bir yelkenli gibi geçip giderken, öfkeye yenilmiş gerçek güzellikleri fark etmemiştim.’’ Bu buluşmamızda öfke perdesini açıp; hayatın güzelliklerini görüp hissetmeye ne dersiniz? Temel prensip ‘’öfke yönetiminde başarılı olacağım’’ sloganını bilinç altına yerleştirmek!
İnsan bir arayıştır. O sadece sorgulayan değil; sorgunun kendisidir. İnsanın biyolojik oluşumunda; erkek milyonlarca hücresini dişi yumurtaya doğru serbest bırakır. Hücreler hızla koşmaya başlarlar. Yumurtanın nerede olduğu bilmezler; fakat hızla koşarlar. Arayış başlamıştır. İçlerinden biri yumurtaya ulaşacak, dünyaya doğacak. Yumurtaya ulaşamayanlar yok olacak. Yumurtaya ulaşan için arayış ölüme kadar devam eder. İnsan hakikat arayışının sorgusudur. Ve hakikati aramıyorsa o zaman; ‘’insan’’ statüsüne erişebilir mi beşer. Sokrates ‘in de dediği gibi ‘’Sorgulanmamış bir hayat yaşanmaya değmez’’. Ne var ki buradaki sorgulamanın çocuksu bir meraktan ibaret olmayıp veya onunla sınırlı kalmayıp dinamik bir felsefi araştırma sürecine işaret ettiği unutulmamalıdır. Burada vurgulanan sorgulamanın hayatın bütününe yayılması, felsefi araştırmanın bir hayat tarzı haline gelmesi, çocuksu merakın anlama tutkusuna dönüşmesidir. İnsanı hayvandan ayıran özelliği sorgulamasıdır. Onlar yaşar, sorgulamazlar. Hiç bir hayvan şunu sorgulamamıştır. Hakikat nedir? Yaşam nedir? Yaşamın anlamı nedir?
Hayatın değeri, anlamı, nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz, ben kimim, amacım nedir? Sorularının derinliğine inerken; kendimize sormamız gereken daha öncelikli bir soru daha var; ‘’Bir hayatı iyi bir hayat yapan şey nedir?’’ Ever sorgulamak insanın görkemidir. Engin gökyüzü bile insan kadar engin değildir. Çünkü gökyüzü sonlanabilir, ancak insanın sorgulamasının sonu yoktur. O ebedi mistik yolculuktur; başlangıcı ve sonu olmayan.
‘’Bir hayatı iyi bir hayat yapan şey nedir?’’ Sorusunun cevabını sorguladığımızda karşımıza duygularımızın yönetimi çıkıyor. İnsan beyninin görkemi hissetmesinde saklıdır. Varoluşumuzun yakıtı hissettiğimiz duygulardır. Çünkü eylemlerimizin mayası duygularımızdır. Duygular hareket halindeki enerjidir. Nasıl hissedersek öyle var oluruz! Ve var ederiz! Hayatımızın en güzel, en renkli ve en acımasız beş duygusu; aşk, sevgi, acımak, korku ve öfkedir. Duygularımız aslında bizi biz yapan, ne olduğumuzu hissettiren, yönlendiren, yerine göre sınırlayan, uyaran, ne yapmamız gerektiğini düşündüren ve hayattan keyif almamızı sağlayan duygulardır. Bu duyguların her biri aynı değerde, bir diğerinin tamamlayıcısı, yaşama renk, heyecan ve cazibe katan duygulardır.
Ancak duygularımızın içinde asi olan biri var. Esiri olduğumuz, rüzgar gibi savrulduğumuz, yenik düştüğümüz, filmin koptuğu, zehirlendiğimiz, yok olduğumuz, çirkin gözüktüğümüz, sinirlerimizin gerilip kendimizi kaybettiğimiz, gözlerimizi karartan önümüzü görmemizi engelleyen bir duygu: öfke! . Öfke; engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık anlamlarına gelir. Öfke aslında sağlıklı bir duygudur, çünkü heyecan gibi, sevinç gibi, hüzün gibi, insani yanımızın önemli bir parçasıdır. Öfke bireyin var olabilmesi ve değerlerini koruyabilmesi için düğmesine basılan alarm sistemidir. Öfke yaklaşan tehdit karşısında sizi korumaya yönelik enerji birikmesidir. Dikkat! Asıl önemlisi bu duygunun davranışa yansıyan şeklini kontrol etmek gerekir. Öfkeyi yönetememek; başkalarına kızıp kendimizi cezalandırmaktır. Öfkeyi yönetememek küreksiz bir kayık da gitmeye benzer. Karşımıza çıkacak ilk kayaya çarpıp parçalanmaya mahkumuz demektir.
Öfke kişinin varoluş öz mayası ile ilgilidir. Can’ın var olma ihtiyaçları vardır. Bunlar: ait olma birey olma dengesi, önemsenmek ve umursanmak ihtiyacı, kabul edilme ve yargılanmama, değerli olma ihtiyacı, yapabilme ve güvenebilme, sevebilme ve layık olma ihtiyacı. İçerden dışarıya; önce kendi içimizde karşılamamız gerekiyor bu ihtiyaçları. Bireyin çocukluğunda ailesinin bu ihtiyaçların etkin karşılaması; bireyin tüm hayatını etkileyecek önemdedir. Varoluşu altı boyutunun her biriyle ilgili o hassas noktanıza değinildiğinde öfkeleniriz. Ve bu ihtiyaçların doyurulmasını tamamen çevreye bırakırsanız her defasında öfkelenip; öfke yönetiminde zorlanabilirsiniz. Unutulmamalıdır ki rızamız olmaksızın hiç kimse bize kendimizi kötü hissettiremez.
Duygular seni en derin gerçeğine götüren araçlarındır. Duygularımız ruhumuzun mesajlarıdır. Hissettirdikleri bu mesajları nasıl yorumladığımızdır. İnsanı duyguları yönetir. Yaşamın en güzel tarafıdır duygularımız. Hayatımızın içimize yansıması; yaşadığımızı hissetmektir. İç dünyamızın hava raporudur. Duygularımız hem Ben’e, hem diğer insanlara, hem evrene açılan kapı ve köprüdür. Duygularımız Ben’in mesajlarıdır. Hissettiklerimiz EGO’nun yorumlarıdır. İçimizde ne oluyorsa dışarıda o oluyor; her şey içerden dışarıya doğru gerçekleşiyor. Duygularımız ayrıca senin kendi en iyi versiyonun olma yolunda yaşam rehberimizdir. Bu rehberlikten faydalanmanın ön koşulu, duygularımızı doğru isimlendirme, dolu dolu hissetme, yorumlama konusunda dürüst olma cesaretini gösterebilmek ve devamında etkin yönetebilmektir. Duygularımızın dilini öğrendiğimizde sadece iç dünyamızın günlük hava raporunu değil, gelecek günlerinde hava raporunu bildiriyor bize. Duygularının dilini öğrenmek derin iç dünyaların kapısını açar bize. Derin iç dünyamız ise varoluşa açılan kapıdır.
Varoluşumuzun temel ihtiyaçlarındandır sevilmek, saygı görmek, aidiyet ruhunu hissetmek, kendimizi gerçekleştirmek. Öfkenin yönetilememesi ruhsal bir intihardır. Öfke yönetiminin olmadığı bir yerde saygınlık nasıl beklenir ki? Öfke zehirdir; yönetilemediğinde zehirler tüm hücrelerini. Öfke birine atmak içi elinize aldığınız kızgın bir kor parçasıdır, siz karşı tarafa atmadan elinizi yakar. Sorun, öfkenin varlığı değil, bu enerji boşaltımının kontrol edilmemesi ve iç dünyamızda öfkeyi işleyememekten kaynaklanan ve saldırganlığa, şiddete dönüşme halidir. Öfkeye yenilmek ve öfke anında şiddetle karşılık vermek öfkenin yönetilemeyişinin en dramatik sonucudur. Öfke kontrol edildiğinde, insanı eğiten, geliştiren, yönlendiren özelliklere sahiptir. Ancak tek bir şartla, öfkede tepki değil; doğru yaklaşım göstermek gerekiyor. Ve bu yaklaşımın içeriği; eğitim, farkındalık, sorumluluk bilinci ve kişisel gelişim oluşturmaktadır.
Fisher; öfkenin yönetilemeyişinin beş yüzü üzerinde duruyor.
Öfke kendini nasıl gösteriyor
•Tembellik bir insanın içindeki derin öfkenin ifadesidir. •Umutsuzluk •Şikayet etmek •Acizlik •Kederlilik hali •Aşırılı harektlilik •Aşırı kontrolcülük •Tokat atma, tekme atma, vurma •Yüksek sesle konuşma •Küfür etme, tehdit etme •Aşırı eleştirel olma •Sürekli hata arama •Tartışmacı ve saldırgan bir tutum içinde olma •Suçlama •Alay etme •Dedikodu yapma •Şüphecilik •Önyargılı Yaklaşma •Öfke Nöbetleri •Başkalarından uzak durma •Başkalarıyla işbirliğini reddetme •Sessizlik •Unutkanlık •Depresyon •Suçluluk duygusu •Çekingen davranma •Ağlama •Şiddet ve suça yönelik düşünceler •Yoğun stres •Mutsuzluk ve gerginlik •Gücenmişlik, küskünlük .
Öfkeyi yaşayanların bilmesi gereken duygular:
Öfke geçici bir duygudur,
Süresi 3-5 dakikadır
Ani karar vermekle, hata yapma şansı çok yüksektir
Kontrol edilebilen bir duygudur
Güçlü enerjiye sahiptir
Hataları fark ettiren bir duygudur
Ders alınması gereken bir duygudur
Kontrol edilmesi halinde yararlı hale dönüştürülebilir
Öfke Yönetimi Bireysel Gelişim Sürecidir
Farkındalık bilincini geliştirmekten geçer. Öfke kontrolünün üç atlısı öfkeyi kabul etmek, anlamak ve öfke kontrol bilincini hissedip; doğru yönetmektir. Bu üç atlının yakıtı bireysel gelişimdir. Bireysel gelişim insan olmanın en yüce değerini hissetmektir. Yaratıcı olmak, mutlu hayat sürmek için yapılması gerekenlerin farkında olmak, sorumluluk bilincini hissetmektir. Öfke yönetimi kişisel gelişimin eseridir. Ve bir gün de kazanılmaz. Kişisel gelişimde başarılı olmak için, empati, zaman yönetimi, gözlem, analiz ve sentez paradigmaları konularında bir sürece ihtiyacımız vardır. Burada olması kendimizi tanımak, an’da olmak, gereken zamanı iyi kullanmak ve iyi değerlendirmektir.
Öfke kontrolü sürecinde yapılan her şey kişisel gelişimin bir parçasıdır.
Öfkelendiğimiz zaman buruşuk bir kağıt parçasına dönüyoruz. Damarlarımız daralıyor ve beyine az oksijen gidiyor. Bu durum sağlıklı düşünmemizi engellediği gibi bakış açımızı daraltıyor. Derin nefes bizi an’ a getirdiği gibi damarlarımızın genişlemesini sağlayan beynimizin oksijenlenmesini sağlıyor.
Öfke nedeni nedir?
Suçlu olabilirim!
Neden hata yaptım?
Nerelerde hata yaptım?
Ne yapabilirim?
Etki alanı içinde nelerin yapılabileceğidir. Yanlış bilgi veren satıcıya dönük yaklaşımınızla, aileden çok yakın birinin yalan söylemesine yaklaşımınız arasında farklar olmalıdır.
"Değer mi?" sorusunu sormak olmalıdır. İçinizde, "Evet, değer !"cevabını buluyorsanız o zaman kolları sıvayarak stratejiler geliştirmeye başlayın. Büyük başarıların arkada dengede öfke yatar. Sebat ve azmin altında bazı durumlarda bu tür bilinçli öfke bulunur. "Hayır," cevabını buluyorsanız, zaman ve enerjinizi çöplüğe atmamak için sizin için önceliği olan bir alana yönelin.
Ön yargı, nefret ekilen yerde, pişmanlık biçilir. Bir kere geldiğimiz bu dünyada hepimiz mutluluğu hak ediyoruz. Biz mutluluğa değeriz. Mutlu olabilmek için önce kendimizin lideri olabilmemiz gerekiyor. Kendimizin lideri olabilmek duygularımızın lideri olmaktan geçiyor. Ve karar vermemiz gereken nokta şu ki hayatımızı başkaları mı? Biz mi? Duygularımız mı yönetecek? Yoksa biz mi duygularımızı yöneteceğiz? İşler yanlış gittiğinde suçu başkalarında arayıp, mazeretlere mi sığınacağız. Öfke yönetiminin olmayışı; insanın kendini koruma becerisinin yara almasıdır. Öfkelendiniz! Şöyle bir düşündüğümüzde peki görünen sebep midir sizi öfkelendiren. Kendi eksikliğimiz; haksızlığımız, üste çıkma çabası vb olabilir mi? Evet gözlerimizi kapatalım ve negatif düşünce her geçişinde kendimize, ’’Bu düşünce nereden doğuyor?’’ diye sormaya başlayalım. İnsan öfkesini anlayarak gelişir. Gökkuşağının renkleri gibi hayatımızda ki duygularımız. Gökkuşağının renkleri arasında dans etmeninin zamanı gelmedi mi? Yenilik, değişim ve gelişim bilincinin farkında olarak; değerlerle ve bilinçle duygularımızı yönetebilmek sürecinde; farkındalığınıza hangi düşünce ulaşırsa ulaşsın, kendinize, o düşünce nereden doğuyor?’’ diye soralım! Özümüzde barışıklık var! Var mısınız kendinizden özünüzü doğurmaya?
Gönlüne kin koyan karşısında bir düşman bulur, aşk koyan dost bulur. Hayat bir arada güzel! Dostça kalın!